Merhaba Dostlar
Şimdi sizlere ön taslaklarını kısmen okumuş olmama rağmen çıkmasını büyük bir sabırsızlıkla beklediğim bir kitaptan bahsedeceğim.
Kitabımızın yazarı Alter GÜNEŞ kuzenimin eşi, benimde sevgili eniştem.
Canım kuzenim Çiğdem ve sevgili eniştem Alter'in ilk çocukları Asya Miray doğduğunda ,hatta doğmadan önce Alter " Ben şimdi ona nasıl masallar anlatacağım, uyumadan önce ona neler okuyacağım !!. telaşındaydı, (Bu arada bu süreçte Asya'nın bir kardeşi oldu, minik Ozan Aybars 'da katıldı bu güzel aileye 😊) Sonra Çiğdem ona dedi ki "sen yaz o zaman çocukların için bir masal " İşte bu kitabın yazılma fikrinin ateşlenmesi bu küçük aile sohbeti ile başladı. Aşağıdaki fotoğrafta bu sevimli küçük aileyi görebilirsiniz 😊
Ancak;
sonrasında Alter'in kafasında nasıl bin tilki dolaşıyorsa artık 😊uzun
uzun hikaye tadında rüyalar görmeye başladı ve bunları neredeyse hiç bir şey
atlamadan Çiğdem'e anlatır oldu. Bir, üç, beş derken.. benim sevgili kuzenim
" Sen gerçekten artık bunları yaz ! print et ve oradan hep beraber
okuyalım" diye baskı yapmaya başladı 😊
Ve
Alter yazmaya başladı, yalnız bu aşamada küçük bir değişiklik oldu, bu
hikayeler artık çocuk masalı olmaktan çıktı ve Dede Korkut Masalları tadında , yetişkinler için muhteşem
hikayeler halini aldı 😊
Kitap çıkar çıkmaz bende aldım ancak elimde okumaya devam ettiğim başka iki kitap olduğu için hemen başlayamamıştım. Kitap
fuarının son haftasına kadar okumamı bitirdim ve Alter’in ikinci imza gününde
onunla yorumlarımı paylaştım. Şimdi sizlerle de paylaşmak istiyorum. Bu arada imza gününden bir kaç küçük anı da paylaşmak istedim.
Öncelikle
şunu belirteyim kitap fantastik bir kurgu… Bu tarz kitaplar okumayı sevenlerin
bayılacağını düşünüyorum. Ben bayıldım.
Alter
bana okumadan önce dedi ki “Lütfen gördüğün tüm hataları, yanlışları,
eksikleri benimle paylaş, geri bildirim benim için çok önemli, en ufak
bir şey bile olsa lütfen atlama ve söyle” bu konuda o kadar çok baskı yaptı
ki. Ben kitabı okurken bir ara kendimi sanki bir hata arıyormuşum gibi
hissettim. Sanki haddimmiş gibi 😊
Bu
nedenle ona da kendime de kızdım 😊 ve hemen bu psikolojiden
çıktım 😊
Elbette
bazı minik yorumlarım oldu ama bunlarda incir çekirdeğini bile doldurmayacak yorumlar. Çünkü gerçekten çok güzel bir hikaye..
Bir yerden sonra sizi içine çekiyor. Kahramanların bazılarına bayılıyor
bazılarından nefret ediyorsunuz. Betimlemeler o kadar güzel yapılmış ki o anda
okuduğunuz satırlardaki davranışları an be an hayal edebiliyorsunuz. ( Ben bile hayalimde bildiğin elimde kılıçla savaştım 😊)
Hikaye
, geçmişte yaşanmış ve çok uzun sürerek nice kayıpların yaşanmasına
neden olan Bukra ve Sangal adlı iki ejderhanın savaşının yeniden başlamasını
engellemek isteyen iki ihtiyar bilge şamanın ( Korkut ve Altar) mücadelesini
içeriyor. Ben ikisini de çok sevdim.
Doğar
doğmaz mağaradan yürüyerek çıkan ve üzerinde bir doğum lekesi ile doğan çocuk
tüylerimi diken diken etti 😊
Sonra
Ak Demirci .. Onun yüce yüreğine hayran kaldım.
Emanetçi..
Kendisine emanet edilenleri koruması karşısında talep ettiği şey inanılır gibi
değildi.
Veee
diğer kahramanlar.. Hepsi muhteşem.. Aybar, Muhtar, Aziz, Alptekin, Yaman,
Toktamış ve Kıraç…Ve sadece onlara özel başka kimseye ait olmayan silahlar..
Bu
kahramanların karşısındaki kötüler.. Duman, Keskin, Kılıçkan, İşbara, Eğilmez
ve Terkenkatum…
Ama bir
Erlik var ki ondan nefret ettim….Birde onun hükmettiği Basat var ,
sonradan kendine gayet uygun olan ismi aldı. ZULÜMKAR…
Şimdi
neresinden anlatsam spoiler verebilirim endişesi yaşıyorum. O yüzden daha fazla
derine inmeyeceğim. Ama şöyle bir müjde verebilirim. Devamı geliyor 😊
Bence
kesinlikle bir fırsat verin ve okuyun bu kitabı..
Ve yorumlarınızı da lütfen bizimle paylaşın. 😊
Sevgiler..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder