Kırmızı Pazartesi’nin Gabriel García Márquez’ e 1982 yılında Nobel Edebiyat Ödülü kazandırdığını biliyordum, ancak bu hikayenin Marquez’in çocukluğunu geçirdiği Kolombiya’ nın bir şehrinde gerçekleşmiş gerçek bir cinayet olduğunu bilmiyordum. Bunu da tamamen bir tesadüf eseri öğrendim.
Zaten kütüphanemde vardı ve bende hemen okuma listelerimde öne aldım ve okudum.
Gabriel García Márquez, 1982 yılında edebiyat alanında kazandığı Nobel ödülünü İsveç'in Stockholm şehrinde Kral Carl Gustaf'dan almış.
Daha önce bu
yazara ait yine hepimizin bildiği Benim Hüzünlü Orospularım’ı okumuş ve çok
beğenmiştim. Ama geçen gün kitaplığımda aradım bulamadım. Yine bir arkadaşa vermişim
ve geri gelmemiş muhtemelen.. Böyle unuttuğum sonradan aklıma gelen kitaplar
oldukça içimden neler geçiyor bir bilseniz.. 😈 Neyse konumuz bu değil..
Gelelim kitaba..
Cinayet romanları okumayı çok seven bir okur olarak, hikayenin içine dalar, o
mu yaptı ? bu mu yaptı ? bence bu da olabilir ? diye sürekli bir döngünün
içinde olur çoğu zaman tahmin eder, bazen de ciddi anlamda ters köşe olurum.
Ama bu kitapta ,
kurbanı, katili, ne ile öldüreceğini, cinayetin nedenini hepsini biliyoruz ve
onca şeye rağmen adım adım kaçınılmaz cinayet anına gidiyoruz.
Kitap, Angela
Vicario ve Bayardo San Roman'ın düğünüyle başlıyor. Bayardo San Roman, bölgeye
henüz yeni taşınmış olan gizemli bir yabancı. Evlenmek üzere bir kız aradığını
söyleyen bu adam bir gün yolda Angela’yı görür ve onunla evleneceğini söyler.
Çok zengin olduğu içinde kızın ailesi bu işe tamam der ve çok görkemli bir
düğün töreni düzenlenir.
Ancak bu evlilik
sadece 6 saat sürer. Bayardo, Angela’nın daha önce başka bir birlikteliği
olduğunu anlayınca kızı evine geri getirir. İşte olaylar bu andan itibaren başlar.
Kızın ikiz
kardeşleri olan Pablo ve Pedro ona bunu kimin yaptığını sorduklarında, kız Santiago
Nasar cevabını verir. Bunun üzerine Pablo ve Pedro ellerine en kaliteli kasap
bıçaklarını alır ve Santiago'yu öldürmek üzere yola koyulurlar.Olay artık namus meselesidir.
Bundan sonrasını
aslında çok anlatmak istemiyorum. Çünkü ; ellerinde tek bir delil bile olmadan,
gerçekten suçlu olup olmadığını bile bilmedikleri, sadece Angela’nın “o yaptı”
demesi ile bir insanın nasıl öldürüldüğünü, herksin bunu bilmesine rağmen nasıl engel olmadıklarını ve bu cinayetin gerçekleşmesine kadar
olan aksi tesadüflerin nasıl olup da bir araya geldiğini siz okumalısınız..
Ama mutlaka okumalısınız...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder