28 Mart 2016 Pazartesi

SÖYLEMEYECEĞİNE SÖZ VER

Bu kitap ; okumak konusunda bu kadar geç kaldığım için kendime kızdığım kitaplardan oldu ve favorilerim arasına girdi diyebilirim. Kitabı gerçekten elimden bırakamadım. Kesinlikle tavsiye ederim. Eğer aranızda hala benim gibi okumamış olanlar var ise bir an önce listenize dahil edin derim.

Jennifer McMahon'ın bu benim okuduğum ilk kitabı. Bundan önce birde Türkçe'ye çevrilen Kayıp Kızlar Adası isimli bir kitabı olduğunu öğrendim. Onu da en kısa zamanda alıp okuyacağım. Ve bundan sonra çıkacak olan diğer kitaplarını da sanırım gözüm kapalı alırım. Gelelim kitabımıza ; Aslında bu roman Çöl Gülü ile Patates Kız'ın dostluğunun hikayesi.  Ben okurken hem hüzünlendim , hem kızdım hem de ara ara gerildim. Yazar sizi ayrıntılarla olayların içine sokmayı başarırken bunların nasıl gelişeceği konusunda da merak içinde kıvrandırıyor. Kate 10 yaşındayken yakın arkadaşı Del öldürülüyor. Del kasabadaki çocuklar tarafından Patates Kız" denilerek alay edilip dışlanan yoksul bir kız. Del'i kimin öldürdüğünün bulunamamasının yanı sıra arkasında da bir çok sır bırakıyor.Bu yeni cinayet Kate'i karşı konulamaz bir şekilde olayların içine çekiyor, geçmiş ve gelecek korkunç hatta beklenmedik bir şekilde bir araya geliyor. Kate bu olaydan bir süre sonra yaşamış olduğu kasabayı terk ediyor ve geri dönmüyor. Taa ki 2002 yılında  alzhemier olan annesini bakım evine yollamak için dönene dek. Döndüğü gece 30 yıl önce işlenen cinayetin aynısı yaşanıyor. Ölen kızda Del'in öldüğü yaşlarda ve yıllar önce Del'e eziyet eden Ellie'nin kızı.  Ve Kate bu cinayet sonrasında hem bir çok sırrı ortaya çıkarıyor hem de katili bulma arayışına giriyor. Ve ona bu konu da yardım edense: Patates Kız !!!  Yani Patates kızın hayaleti !!! Dediğim gibi kitabı kesinlikle tavsiye ediyorum, ama gerilim ya da hayalet romanı olarak değil ,  bir aile dramı olarak. Çünkü bu hikayede çocuk istismarı, ensest ilişki, alzheimer hastalığının korkunç yüzü... Hepsi var . Kitabın orjinal kapak yüzü de bu.. 


K

SİYAH DAMAR / İLİK - TARRYN FISHER





Tarryn Fisher, benim daha önce tanışmadığım ancak çok merak ettiğim bir yazardı. İlk 3 kitabı olan Fırsatçı, Tehlikeli Kızıl ve Hırsız üçlemesini (Beni Yalanlarımla Sev Serisi)  okumadım. Ancak dediğim gibi birçok yorumda mutlaka okunması gereken yazarlar arasında olduğunu görünce bu seri ile bağlantısı olmayan Siyah Damar ve İlikkitaplarını okuyarak onunla tanışmaya karar verdim.
Yazarın dili gerçekten muhteşem. Her iki kitabı da psikolojik gerilimi yüksek ve duygu yüklü kitaplar. İlk başlarda çok durağan olduğunu düşünsenizde sonrasında görüyorsunuz ki ; konu süper, anlatım süper, kurgu süper..


SİYAH DAMAR'da ; Senna ve Isaac baş karakterlerimiz. Senna otuzüçüncü yaş gününün sabahında hiç bilmediği bir evde uyanıyor.Evde dolanıp nerede olduğunu anlamaya çalışırken, kendisi gibi kaçırılmış olan ve daha önceden tanıdığı doktor Isaac ile karşılaşıyor. O ev de tam tamına 14 ay geçiriyorlar. Bu süreçte hissettikleri en yoğun duygu korku. Her ne kadar evde ilk uyandıklarında kendilerine uzun zaman yetecek kadar erzak olduğunu görmüş olsalar da, zamanla yemekleri, odunları ve en önemlisi umutları tükenmeye başlıyor.
Bu arada ikilinin geçmişlerinde sırları var. Ve evde bu sırlara dair ipuçları var.  Mesela atlıkarınca, mesela.....neyse bundan fazlası spoiler olur. Gerisini siz okumalısınız, hiç pişman olmayacaksınız. Ben bunu onlara yapanın kim olduğunu  sonuna kadar tahmin edememiş ve hele ki nedenini öğrendiğimde "Hadi canım yok artık !!! " diye tepki vermiştim
               --------------------------------***------------------------------------


Gelelim İLİK ile ilgili söyleyeceklerime ; 
Bu kitap da bence Siyah Damar gibi ilk başlarda oldukça durgun ilerledi. Bu kitaptaki kahramanlarımız da Margo ve Judah. 


Margo ; eskiden annesi ile çok iyi anlaşan ama sonra annesinin büyük değişiminden sonra yalnız kalan , annesi ile tek iletişimi alışveriş notlarının yazılı olduğu küçük kağıtlara dönüşen bir kız. Bone'de kendisinin "Obur Ev" dediği lanetli bir evde yaşıyor. Kendisini silik, görünmez, ezik hissederek günlerini geçiriyor. 


Bir gün Margo marketten dönerken uzun süredir izlediği komşusu tekerlekli sandalyeli Judah Grant, Margo'yla konuşmaya başlıyor. 

Bu arada mahalleden tanıdıkları yedi yaşındaki Neveah ortadan kayboluyor. Hikayenin asıl başlangıç noktası bence burası. Çünkü bundan sonrasında Margo'nun karakterinin nasıl değiştiğini ve neler yapabildiğini görüyorsunuz. Eski silik Margo gidiyor onun yerine suçluları kendi yöntemleri ile cezalandırmak isteyen Margo geliyor ve Judah'a olan hislerinin de bu duygunun önüne geçemediğini görüyorsunuz.  

Birde bu kitapta öyle şeyler ile karşılaşıyorsunuz ki söylemeden geçemeyeceğim. Siyah Damar'ı okuyanlar zaten bu kitabı okuduklarında o satırlarda hemen tepki vereceklerdir eminim.. Pembe zippo.. Doktor.... desem yeterli olacaktır :))


Sevgiler...


25 Mart 2016 Cuma

K Ü L - Shani Petroff / Darci Manley


M U T L A K A   O K U M A L I S I N I Z 

Ben çok distopya okuyan bir okur değilimdir aslında.. Ama bu kitaptan sonra kesinlikle karar verdim hepsini okuyacağım. Kitaba bayıldım. Elimden hiç düşürmeden ve bitmesini hiç istemeden okuduğum kitaplardan biri oldu ve devamını dört gözle bekliyorum.

Kül tam bir distopya. Katı ve acımasız bir sistemi içeriyor. Sistem renklerden oluşuyor. 7 renk var. En üst tabakada Mor'lar var, sonrasında Kırmızı, Yeşil, Sarı, Kahverengi, Barut ve Kül.. Kül en alt tabaka.. Burada insanlar doğar doğmaz bir teste tabi tutuluyorlar ve renkleri , kaderleri (gerçekleştirmeleri gereken görevler) böyle belirleniyor. Herkes kaderinin belirlendiği zamanda dakikasını bile kaçırmadan verilen görevi tamamlamak zorunda. Aksi takdirde cezaları ölüm. 

Hikayeyi iki kişinin bakış açısından okuyoruz. Madden ve Dax. Madden, mor halkadan bir genç kız. Onun kaderinde Yediler Bakanlarından biri olmak var.  Dax ise bir Kül. Hatta renksiz bir kül. Bir kaderi bile yok. 

Bu iki ayrı halkadan olan kızlarımızı , bir kader tamamlanamadığında ortaya çıkan olaylar bir araya getiriyor. Burası ile ilgili detay vermemeliyim :) Bir araya geldikten sonrada kendilerini korkunç bir karmaşanın, sarpa saran işlerin içinde buluyorlar. Bundan sonrasını ben zaman zaman nefesimi tutarak okudum. 

Sonra diğer karakterler var kitapta. Alden ve Link ( Dax'in ağbileri) Sol ; kaderi çok kötü olmasına rağmen şakacı, gözü pek, Theron ; Aldan'ın en yakın arkadaşı ve diğerleri.. Ben bunların içinde en çok Sol sevdim. 

Kitap inanılmaz akıcı ve hızla ilerliyorsunuz. Renklere çok çabuk aşina olabiliyorsunuz. Kapak ve cilt mükemmel. Mor benim en sevdiğim renklerden biri olduğu için zaten kapak tasarımına bayılmıştım kitabı okuduktan sonrada iyice hayran oldum.






SENDEN GERİYE KALAN-GAYLE FORMAN


Bu kitap CNR kitap fuarından aldığım 20 kitaptan biri..Ve alır almaz okumaya başlayıp bir günde de bitirdim. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Hikayenin içine daha başlangıcında giriyor ve sonuna kadar da çıkamıyorsunuz..Öylesine akıcı ki...Özellikle dram okumayı seven arkadaşların bir tık daha fazla beğeneceklerini düşünüyorum. 

Cody ve Meg ana sınıfından beri çok yakın arkadaşlar neredeyse hiç ayrılmamışlar ve bir dünya acı tatlı anıları var. Cody annesi ile yaşıyor ve maalesef hiç anlaşamıyorlar babası da onlarla birlikte değil ve bu anlamda aile sevgisine, sıcaklığına hasret duyan bir kızımız. Meg ise aile bağları çok güçlü olan bir anne-babanın kızı. 

İlk ayrı kaldıkları zaman Meg'in üniversite için başka bir şehire gittiği dönem. Ama asıl ayrılık Meg'in intihar ederek Cody'i ve herşeyi arkasında bırakması ile başlıyor. 


Ne yazık ki hayatımı sona erdirmek zorunda kaldığımı bildirmeliyim. Bu çok uzun zaman önce aldığım, tamamen bilinçli bir karardır. Kararımın size acı vereceğini biliyorum ve bunun için üzgünüm ama şunu bilin ki kendi acımı dindirmek zorundaydım. Bunun sorumluluğu tamamen bana ait. Sizin hiçbir suçunuz yok..."
-Meg-


Meg'in intiharından sonra Cody'nin bütün dünyası alt üst oluyor. En yakın arkadaşı ile herşeyi paylaştıklarını düşünürken bunu neden anlayamadığını, neden ona engel olamadığını düşünerek sürekli vicdan azabı çekiyor. 

Bu kadar sıkıntılı durumun üzerine bir de Meg'in ailesinin ondan kızlarının üniversitedeki eşyalarını almak istemeleri onu dahada üzüyor ama bunu yapmak zorunda olduğunu biliyor ve gidiyor. 

İşte asıl hikaye bundan sonra başlıyor ; Cody Meg'in  eşyalarını almaya gittiğinde arkadaşının ona anlatmadığı birçok şey olduğunu keşfediyor, eski oda arkadaşları ve Meg'in kalbini kıran Ben McAllister adlı gitarist gibi... Birde üstüne üstlük Cody, genç kızın bilgisayarında şifreli bir dosya bulduğunda en iyi arkadaşının ölümünün normal olmadığını düşünmeye başlıyor ve bu olayların peşine düşüyor.  

Bence ilk fırsatta bu kitabı alın ve okuyun.. 



BENİMLE ÖL - KAREN SANDER




BENİMLE ÖL, tanıtım bülteninde yazan  cümleyi ve arka kapak yazısını gördüğümde mutlaka okumalıyım dediğim ve beklentilerimi çok yüksek tuttuğum bir kitap oldu. Ancak maalesef biraz hayal kırıklığına uğradım. Nedense çok beklediğim gibi gitmedi. Olayların gidişatında mantıksız gelen taraflar olduğu gibi bazı yerlerde havada kaldı.. Özellikle sonu ne biliyim sanki öyle bitmemeliydi.. Neyse .. Öyle işte.. 

Gelelim hikayemize; bu hikayedeki kahramanlarımız ; katil profillerini analiz etme konusunda profesyonel bir psikolog ( Liz Montario) , onunla körebe oynayan gizemli bir psikopat ve bir kadının canice ölümünü araştıran hatta bunun kapatılmış bir dava ile bağlantısı olduğunu düşünen dedektif Stadler

Hikayenin genel konusu ile ilgili sadece arka kapakta belirtilen bölümü buraya yazmam yeterli olacaktır. Çünkü daha fazlasını anlatırsam mutlaka bir yerlerde spoiler vermiş olurum. 


Bir kadın evinde ölü bulunur. Katil olay yerini tam anlamıyla bir sanat eseri gibi bırakmıştır. Dedektif Stadler'a göre bu eski, kapatılmış bir davayı anımsatmaktadır. Ancak çevresindekileri inandığı şeye ikna edemez. Çünkü şüphelendiği adam, hapishanede kendi çıkardığı yangında ölmüştür. 

 Stadler bir psikologdan yardım ister. Katil profillerini analiz eden Liz Montario, en son bir yıl önce bir seri cinayet vakasını olağanüstü bir biçimde çözmüş ve ardından bir psikoloji öğretmeni olarak sakin yaşantısına geri dönmüştür. 

Fakat bir gün çalıştığı üniversitedeki odasına postayla iki gizemli kelimenin yazılı olduğu bir mektup gelir: Beni bul. Zihnini paranoyadan kurtarabilmek için dedektifin teklifini kabul eder ve gerçekle gerçek olmayan arasındaki ince çizgide yapacağı en ufak bir hata ölümcül olacaktır. 

Tanıtım Bülteninden ; Baştan sona gerilim dolu, şeytana dudak ısırtacak bir hikayeBol okumalı günler diliyorum..








3 Mart 2016 Perşembe

L I N G E R - Ölüm Vahşi Bir Gecedir



Merhaba
Geçen hafta sonlarından birinde Beste 
(o benim kızım,  bakınız sağ taraf)  ile birlikte bir alışveriş merkezinde kahve içelim dedik, tabii alışveriş merkezine gidip de D&R' a uğramadan  çıktığımız görülmüş şey değil.  Bu kitap da işte o zaman şöyle bir gözüme çarpmıştı ama incelememiştim. 

Beste "Anne bak tam senlik" diye elime tutuşturunca tamam dedim alıyorum. Bu arada Beste genelde polisiye, gerilim okumaktan pek hoşlanmazdı,  diyorum çünkü son zamanlarda aldığı kitaplar arasında birkaç tane polisiye-gerilim var. Bu da beni çok mutlu ediyor. Değiş-tokuş açısından :)
Neyse yavaş yavaş gelelim kitabımızın yorumuna.
Kitabımızdaki karakterler Dedektif Kate Messenger, Christoper ve Wetson.. 

Hikaye , Branford ailesinin feci şekilde öldürülmeleri ile başlıyor.  Anne, baba, üç çocuğu, ve köpekleri olmak üzere vahşice öldürülüyorlar. Bu aile çevrede örnek gösterilen bir aile.. Polisler olay yerinde katilin kimliğini ele verecek ne bir ipucu ne de DNA kalıntısı bulamamış.

Kate ; bu soruşturmanın başında, ve bu onun ilk cinayet soruşturması.  Olay gecesi nedenini bilemediği bir hisle tekrar olay mahalline gidiyor.. Ancak içeri girdiğinde hiç beklemediği bir şekilde iki kişiyi evin içinde buluyor.11 Yaşında gözleri kör ve dilsiz bir çocuk. Yanında da ise esrarengiz bir adam. 

Asıl hikaye bundan sonra başlıyor. Başından çok kötü şeyler geçmiş olan 11 yaşındaki pisişik yetenekleri olan Christoper ve ailesi korkunç bir şekilde öldürülmüş olan Weston. Kate onları 48 saatlik göz altına alıyor. Ancak bilmediği bir şey var ki o da Christoper'ın orada bulunmasının tek nedeni zaten Kate'e ulaşmak.

Bundan sonrası o kadar gizemli ki elinizden bırakamıyorsunuz. Kitabın anlatımı gayet akıcı, hızlıca ilerliyor. Fakat o kadar çok yazım hataları var ki insanın sinirlerini bozuyor. Daha önce Indigo yayınevinden çıkan bir çok kitap okudum ancak böyle bir şey ile karşılaştığımı açıkçası hatırlamıyorum. 

Bu kitabı bitirdikten sonra bunun 5 kitaplık bir seri olduğunu öğrendim, umarım bundan sonraki basımlarında böyle bir durumla karşılaşmayız, çünkü tüm seriyi okumayı düşünüyorum.


Size de tavsiye ederim. 

1 Mart 2016 Salı

GÖRÜŞME ODASI




Kitabımızın yazarı Roderick Anscombe bir Adli psikiyatr. Halen Harvard Medical  School'da sorgulama teknikleri üzerine ders veriyormuş.  Görev yaptığı   dönemde  200’den fazla katille görüşme yapmış ve o dönemde elde ettiği verilere dayanarak bu kitabı yazmış. Kitabın ilk basım yılı 2010.

Konusuna gelince ;  

Dr.Paul  Lucas maksimum güvenlikli bir hapishanede akıl hastası suçlular ile ilgili çalışan bir adli psikiyatrist ve terapist. Hikayemiz  Paul’un, bölgenin en güçlü ailelerinden Cavanaugh’ların oğlu Craig ile ilgili yürütülen davada görevlendirilmesi çerçevesinde gelişiyor.

Craig Cavanaugh ;  çok zengin bir Harvard öğrencisi ve bir hayli kurnaz bir hasta. Dr. Paul onun için vahşi eğilimlere sahip, inatçı bir tacizci olduğu gerçeğini göz önüne almazsanız bütün psikoterapistlerin ilgilenmek isteyeceği bir GAKA vakası olduğunu söylüyor. Genç,Alımlı, Konuşkan, Akıllı. 

Yalanları tespit etme, karşısındakini analiz edip ona göre davranma konusunda uzman olan Paul’un, Craig ile yaptığı görüşmeler artık karşılıklı akıl oyunlarına dönüşüyor , sonrası ise tam bir psikolojik düello ve bu durum kitabın sonuna kadar devam ediyor..

Kitabı aldıktan sonra biraz araştırma yapmıştım. Kitap hakkında şöyle bir yorum vardı “Elden düşüremeyecek seviyesinde olmasa da zevkle okunabilecek bir psikolojik gerilim romanı olarak değerlendirebilir

Ama ben gerçekten elimden düşüremedim ve çok kısa bir sürede bitirdim. Elbette tahminleriniz oluyor ve bence bunlar genelde yanılmayacağınız tahminler  ama yine de hikayenin sonunu merak ediyorsunuz..

Sevgiler..


DOKUZ GÜN

Bu kitap hakkında bir çok olumlu yorum okumuş , alıp okumaya da   öyle karar vermiştim.  Hayal kırıklığı yaşadım mı ? Hayır. Yazar gerçekten de yapılan tüm olumlu yorumları fazlasıyla hak etmiş bence.

Rachel eşinden boşanmış, (ancak bu durumu halen atlatamamış)  8 yaşındaki oğlu Ben ile yaşayan ve  serbest çalışan bir fotoğrafçı. O hafta sonu da  her zaman yaptıkları gibi ormana yürüyüşe gidiyorlar ve  o gün  Ben ortadan kayboluyor. Ben’in küçük köpeği  Skittle ise topallayarak çıkageliyor.

İşte her şey bundan sonra başlıyor.  Hikayeyi Rachel ve  Polis dedektifi  Jim’den dinliyoruz. 

Rachel  , bir yandan oğlunu bulma endişesi, diğer yandansa toplumun onu suçlu bulmasının baskısıyla zor günler yaşamaya başlıyor. Öyle ki insanlar hiç tanımadıkları, hayatları boyunca bir kez bile görmedikleri  bir insan, bir anne için olabilecek en kötü şeyleri  söylüyorlar, medya, basın deseniz ondan beter, bu konuda açılan acımasız bloglar , saldırılar, v.s. ..
Bunlar maalesef günlük yaşantımızda da böyle. O kadar acımasız, o kadar vicdansız bir hal aldı ki insanlık. Neyse bu da başka bir konu..

Bu arada polis dedektifi  Jim’in de bu soruşturma sırasında yaşamış olduğu çok ciddi bir hayal kırıklığı var. Bu sebeple işinde ve özel hayatında problemler  yaşıyor, uykusuzluk sorunu var ve  bu nedenlerle  bir psikiyatra yönlendirilmiş.  Bunları da okuyor, terapist ile aralarında geçen konuşmalara şahit oluyoruz.

Soruşturmanın devam ettiği süreçte bir çok olay ile birlikte bir çok kişi de devreye giriyor tabii. Rachel’ın ablası Nicky,  eski eşi John,  John’un yeni eşi  Katrina,  Ben’in öğretmeni  bayan May, Onun asistanı , okul müdürü . Kısacası Rachel’in John’un ve Ben’in çevrelerinde olan ve bir şekilde iletişimde bulunmuş olabilecekleri herkes.

İşte bu nedenle herkesten şüpheleniyorsunuz.. O mu ?  Bu mu ?? Yok yok kesin bu !! Hımm buda olabilir  ?? diyerek kitabın sonuna  kadar heyecanla geldim, ancak sonlarına doğru kim olduğunu anlayabildim :)

İşte böyle.. 
Kısacası, bu tür kitapları seviyorsanız okumalısınız..