28 Temmuz 2022 Perşembe

ÖZLEM

 



Bugün ayın yirmi biri . Yine o yıl olduğu gibi günlerden cuma.  Yine çok sıcak, yine çok basık bir hava. Bakınca güneşli , aydınlık, keyifli bir gün gelebilir insanlara ama hayır öyle değil. Senden sonra hiç bir yirmi  bir temmuz güzel olmadı. Oysa, yaş günüm de bu ay da olduğu için sen gidene kadar severdim, ama şimdi bir an önce bitsin gitsin istiyorum.

Her yıl olduğu gibi, neden bu kadar erken gittin?  beni tek başıma bıraktın, güçsüz, güvencesiz, yapayalnız  diye hesap sormaya gelmedim bu sefer. Şimdi seni ne kadar çok özlediğimi anlatmaya geldim.

Kuşlar yine pisletmiş bembeyaz taşını, onlara kızdım, kovaladım hepsini, şimdi sen burada olsaydın ne istiyorsun hayvanlardan? diye bana kızardın. Kovalayacağım işte. Gitmeseydin o zaman.

Baksana burada ne kadar çok çiçek açmış, bunların bir kısmını ben ektim evet ama diğerlerinden emin olamıyorum. Acaba senin çiçekleri ne kadar çok  sevdiğini bilen bir arkadaşın mı gelip ekti?

Küçüklüğümde seninle ilgili anılarımdan en belirgin olanları çiçeklerle ilgili olanlar. Ama şu anda evimde hiç çiçek yok. Herhangi birine bir şey olduğunda sanki seni çok üzecekmişim gibi geliyor. O yüzden vazgeçtim. Ama tüm menekşeleri tanıyorum, arkadaş ortamlarında bu konuda bilgiçlik bile taslıyorum. Evimde bir tane bile çiçek olmadığı halde bu kadar çok şeyi nereden bildiğim konusunda insanları şaşkına çeviyorum. Bilseler kimin kızı olduğumu.

Tamam seni ne kadar özlediğimi tekrar anlatmaya geldim bugün buraya ama neden bu kadar erken gittin? Neden kendine iyi bakmadın? Neden o lanet sigaradan hiç vaçgeçmedin? Neden kendini bu kadar yıprattın? Sen bilmiyor muydun anne olduğun kadar baba olmak zorunda da olduğunu? Sen demez miydin bir çocuk anne gözünde hiç büyümez, işte ben hiç büyümemiştim ki, neden gittin neden?

Bugün yalnız gelmedim, torunun yanımda. Bir gün bana dedi ki “senin annen nerede?” O kadar gücüme gitti ki, ne diyeceğimi bilemedim. Bu soruyu sorduğunda ölümü  anlayacak yaşta da değildi? İşte bak, beni ne kadar zor durumda bıraktığını görüyor musun?  

Sitem ediyorum sana evet, hazmedemiyorum gidişini, çok kıskanıyorum annesi yanında olanları, çok kıskanıyorum annesi ile birlikte parkta, bahçede birlikte çay içenleri, çok kıskanıyorum yolda torunu ile gezen anneanneleri, çok kıskanıyorum evindeki tarhanaları, turşuları, salçaları, reçelleri gösterip bunları da annem gönderdi diyenleri.

Hiçbir zaman bencil bir kadın olmadın aslında, aksine hep verendin, hep başkaları içi didinen, onlar için çırpınandın. Ama şimdi beni hiç düşünmeden gittiğin için, içimden sana bencilsin işte diye haykırmak geliyor. Öyle olmadığını bile bile, sonra kendimi suçlu hissediyorum. Hep senin yüzünden.

Geçen hafta manav Sait Amca ile karşılaştık, semizotu gelmiş, tazeymiş, versin miymiş bir iki demet.  Sen salatasını çok severdin. “İstemiyorum” dedim, şaşırdı sanki.  Sen gibi bende sevmek zorunda mıyım? Sevmiyorum semizotunu artık. Tamam bu yalan seviyorum ama canım sensiz yemek istemiyor.

Kayısı reçelide yemiyorum artık. Çünkü sen yoksun, senden daha güzelini yapan yok. Hep gittiğin için oluyor bunlar, hep senin yüzünden.

Torununun sınıfında bir kız var , anneannesi ona bir elbise dikmiş, bir alım çalım yapıyor ki gösterirken. Öylece bakakaldık kızımla, boğazım düğümlendi. Kızımında gözleri nemlendi. Sen gittiğin için bunlar oluyor hep. Yoksa ben bilmiyor muyum eğer bizimle olsaydın neler diker, neler örerdin.

Bugün doktor randevum var, psikolog bir hanım. Onunla sohbet etmek iyi geliyor. Seni anlatıyorum ona. Bence artık seni tanımış kadar olmuştur.

Ama yalnızlığımı anlamış mıdır? Bilmiyorum.

 

Yıldız Açıl

20.06.2022

 


PAMUK PRENSES

 



Ediz’in beşinci yaş günü partisini kutlayacaktık. Sitenin bu tip organizasyonlarda kullanılmak üzere belirlediği alan böyle bir parti için çok uygundu. Oradan sorumlu organizasyon şirketiyle konuşmaya gittiğimizde bize bir kaç konsept sunmuşlardı Ediz de yanımızdaydı konuşurken . Spiderman, Batman, Superman bu süper kahramanların   kostümlerinide tek tek gösteriyorlardı. Ediz Pamuk Prenses kostümü isteyince Salim hızla çocuğu kolundan çekip buna sonra karar verir size de haber veririz deyip kalktı. Çocuğu hırsla sürüklüyordu, düştüğü halde hızla kolundan çekip kaldırdı. Yerdeki kırmızı damlaları takip ederek peşlerinden gittim.

Ediz’in oyuncakçı dükkanlarında erkek çocuklarının oynadığı oyuncaklar yerine hep Merve’lerin, Buse’lerin, İremsu’ların seçtiği oyuncakları seçmesinden dolayı zaman zaman endişelenir ama hemen bu düşünceyi kafamdan atmaya çalışırdım. Salim kafamın içindekileri okuyacak sanırdım.  

Çocukluk anılarımdan en belirgin olanı sadece Pamuk Prenses kostümü istedim diye babamın beni sürükleyerek götürmesi babam rengini beğenmedi sanmıştım ve o günden bacağımda kalan dikiş izleri. Kutlama yapılmayan tüm doğum günlerimin başlangıcı. 

Asıl önemli olan o günden sonra babamın beni bir daha hiç sevmemiş olması. Annem; hep babamla aramızda kalan , ortamı yumuşatmaya çalışan, kilitli kaldığım odaya gizli gizli yemek getiren, yüzümün gözümün şiştiği zamanlarda gece yarısı yanıma gelip pansuman yapan,  önüme geçip benim için hazırlanmış  yumruğu yiyen, fedakar ama hiç bir şey sormayan, benimle konuşmasını beklediğim lakin hiç konuşmayan annem.

Ediz’in üniversite sınavlarına hazırlandığı yaz tatilinde bir akşam Salim eve gelip onu bir tarikata yazdırdığını tüm yaz tatili boyunca orada kalacağını söyledi. Sanırım ona ilk karşı çıkışım o geceydi. Elbette yumruk ve tekmelerle cevabımı aldım. Bu dayak , Salim’in bir hastasının acil ameliyata alınması gerektiği bilgisini veren telefon konuşmasıyla son buldu.

Oğlumu ailece karşı olduğumuz bir topluluğun içine sokmak istiyordu. O zaman şalvar, cüppe giyecek , sarık takacak ve o dar kıyafetlerinden kurtulacak sanıyordu. Salim onlardan nefret ederdi. Bu çok zalimce değil miydi? Bu nasıl bir cezaydı? Bilimle uğraşan bir adamın bu durumu böyle cahilce ortadan kaldıracağını sanması... Aklım almıyordu.

Babamın beni nereye göndereceğini annemden duydum. Beni karşına alıp hep kaçtığımız konu hakkında ilk kez konuştuğu gündür o gün. “Eşyalarını topla ve Meliha Teyzenlere git.” O anda sadece şişmiş gözüne bakıyordum. Her zamankinden daha mı mordu? “Tercihinin farklı olması seni başka birisi yapmıyor. Sadece cinsel ve duygusal olarak ilgi duyduğun kişiler babanın ve benim beklediğimiz yönde değil. Ama bu hiç bir şeyi değiştirmez.” dedi.

Kalktık ve eşyalarımı toplamak üzere odama doğru gittik. Her şeyi toplasak da bir bavula sığacak kadar eşyam vardı. Zor olmayacak diye düşündüğümü hatırlıyorum. Bana yeni kıyafet ve ayakkabı alınması yasaktı. Giydiklerimin çoğu arkadaşlarımın eski kıyafetleriydi, bir de annemin gizlice aldıkları.

Bavulu dolabın üstünden indirirken anneme neden öğretmenlik mesleğine devam etmediğini sordum. “İstediğim hayatı yaşamak konusunda senin kadar cesur olamadım,” dedi.

Cuma günü mezuniyet törenim vardı. Annemle babam yanımda değildi. Mimarlık fakültesi binası çok kalabalıktı ama benim için bomboştu. Yanımda sadece üniversite hayatım boyunca çalıştığım kafenin sahibi  Ahmet’im vardı.

Hayatımda ilk kez bir mahkeme salonu görüyorum,  Ediz babasının cenazesinin tahmin ettiğinden çok daha kalabalık olduğunu söyledi beni hapisanede  ziyaret ettiği bir gün. Mezuniyet töreninden bile daha kalabalıkmış. Gerçek Salim’i tanımıyorladı ki hiç. Ben onu öldürürken bile oğlu için “O ibneye söyle son dileğim bir sokak arasında benim gibi bıçaklanarak gebermesi.” diyen Salim. Yoksa haklarını helal ederler miydi hiç? Gülümsedim sadece.

Şu anda,  hakimin hakkımdaki kararı okurken gülümsediğim gibi. Ediz’e söyleyeyimde bana bolca kitap getirsin. Koğuştaki kadınlara okuma yazma öğreteceğim.

 

Yıldız Açıl

19.07.2022


KORNA

 


KORNA

Şu arabaların korna seslerinden nefret ediyorum. Biraz hava almak için balkona çıktım, sessizliği dinlerim diye. Ne mümkün!

Bulmaca çözüyorum bu aralar, bir dergide okumuştum insanların alzheimer olmasını engelliyormuş. Benim için neden bu değil, gerçek neden senin bana yaptıklarını bir nebze olsun unutabilmek, kafamın dağılmasını sağlamak. İşe yarıyor mu emin değilim. Bugün yine telefonumu evin en uzak köşesine bıraktım, yakınımda olduğunda durmadan geriye dönük mesajlarını okuyorum, işin kötüsü orada yazılmış olanlara hâlâ inanıyorum.

Favorilerime almışım bazılarını, artık ezbere biliyorum milyon kez okudum. Nasıl olabilir bir insan gerçek olmayan duygularını nasıl  karşısındakini inandırabilecek kadar böyle dillendirip süsleyebilir.

Tarot kartı açan bir kız çıktı karşıma internette, “aklınızdaki kişiden size mesaj var” filan diyor, dinledim. Mavi tüy olan desteyi seçtim, seversin maviyi. Anlattıklarını bir duysan aynı mesajlarında olduğu gibi. İnandırıcılığı çok yüksek. Yoksa ben aptal mıyım neyim ? Her şeye inanıyorum. Ona da inandım.

Eskiden kullanılan akçeden küçük metal para ? Bu kare bulmaca da ne zormuş. Keşke çengel bulmaca çözseydim. Aaaa burçlar var burada, önce seninkini okuyalım bakalım. Tatile gidecekmişsin. Bu da yalan, sen yaz tatili sevmezsin.

Gizli numaradan seni aradım, önceden kapalıydı şimdi açmışsın. Ararım belki diye düşündün kesin.Tam seni aradığımda korna çaldı . Duydun mu acaba ? özellikle dinlettiğimi sanmışsındır. Bilirsin korna seslerinden nefret ettiğimi. Hele kamyon kornası.

Kırmızı kamyonu hatırlıyor musun? Taşınırken öyle bir kamyon gelmişti. Kamyon mu deniyordu o araçlara ? Kamyonet mi yoksa ? Vazo kırılmıştı. Adamlara kızmıştım ben de “Boşver şimdi uzatma,” demiştin. Yeter ki kalpler kırılmasın. Şimdi çok gülüyorum bu söylediğine.

Bugün tam altı ay oldu, senden haber alamayışım. Bu ne çirkin bir taze fasulye, pişmedi gitti. Kılçıklarıyla bir saat uğraştım , şimdi de pişmiyor. Doğalgaz fiyatlarından haberi var mı bu fasulyeyi bana satan manavın?

Birinci kattaki kadın apartmanın önündeki küçük bahçeye birşeyler ekiyor ve satıyor. Maydanoz, nane, roka. Ben hiç sevmem yeşillik. Arada alıyorum. Bundan sana ne ki şimdi. Sen çok severdin.

Kargo geldi bugün sabahın köründe. Zaten zor uyumuştum, başka zaman tüm gün pencerede beklerim gelmez bugün erkenden gelesi tuttu. Mendebur sana da öyle benziyor ki.

Bana ilk yazdığın zamanlardaki haline. Beni eskiden hatırlıyor olman ben de ne derin duygular yaratmıştı. Genç kızlığımın tanığıydın sen. Anıları anlattıkça hepsini hatırlamayı çok istemiştim ama olmamıştı. Sinemaya gittiğimiz gün ne giydiğimi bile biliyordun. Çok yakışıklı, bakışı güzel, güzel gülen, akıllı bir adam.

Kargocu da senin gibi yalancı kesin. Parmağındaki alyansı kesin arada çıkarıyordur. Paketi bıraktı aşağı indi. Pencereden seyrediyorum arabasına binmesini. Korna mı çaldı o ?

Sana bir gün sormuştum, akşam ne yemek yedin diye, hünkar beğendi yemişsin. Bekar adam bunu yapmaya üşenmez mi diye düşünmüştüm. Ben bile üşenirim. Sormaya korktuğum sorunun ilk aklıma gelişiydi o gün.

Razıydım ama duyacaklarıma, yeter ki sen arada bir hep böyle gelmeye devam et, giderken kornaya bas hep. Korna mı dedim ben?

Son gelişinde bana herşeyi anlattın. O an deli düşünceler birbiri ardına gitti geldi. Tamam ayrılık kötü, asla ayrılmanı istemem, çocuk  var. Birbirimize herhangi bir söz vermezsek canımız da yanmaz. Ayda bir buluşsak olmaz mıydı? Ne yani şimdi aramızdaki bu güzellik çöp olup gidecek mi? Ayda bir sevişsek sadece. Belki benim de hayatıma başkaları  girer. Yine de sürsün istiyorum.

Beni nasıl ele geçirdiysen ilkelerim de yok oldu. Bu ben değilim ki, nasıl çirkin düşünceler bunlar böyle. Namuzsuz mu oldum? Hep bu korna sesi yüzünden..

 

 

Yıldız Açıl

15.07.2022


27 Temmuz 2022 Çarşamba

MİKAİL’İN KALBİ DURDU

 



Bu çocukların dişleri ne olacak böyle ? Geçen hafta Mikail’den onları doktora götürmek için para istedim. Öyle azarladı ki beni. Yok işte para, canımı mı alacaksın ? diye bağırdı. Oysa canı gibi sever çocuklarını.

Tamam çok paramız olmadı hiç bir zaman ama olan paramızın da ben  nereye gittiğini biliyorum . Koskaca züccaciye dükkanı gitti, tencere, tava, tabak, çanak, çaydanlık hepsi gitti. Üç beş mutfak eşyası kaldı. Şimdi eski Anadol arabası ile sokak sokak onları satmaya çalışıyor.

Son zamanlarda o kadar kötü görünüyor ki, çok zayıfladı, çok sinirli, eve her geldiğinde ki bu çok sık olmuyor, hem çocukları hem beni olmadık şeyler için azarlıyor. Sağlığı da her geçen gün kötüye gidiyor, zor nefes alıyor, elleri titriyor, gözlerinin içi bulanık. Her baktığımda içim yanıyor.  O kadın hem onun hem bizim hayatımızı mahvetti.

Mahallemize geldi geleli ne benim evimin ne de mahallenin huzuru kaldı. Pencerede tüneyip çekirdek çitleyen onun bunun arkasından doğru yanlış konuşan başta Aliye Abla olmak üzere tüm mahalle kadınları aynı benim Mikal’im gibi kendi kocalarını da o kadına kaptırırız korkusunu yaşıyorlar ama tabii bunu asla dillendirmiyor sadece bizim dedikodumuzu yapıyorlar. Sokağa çıktığım zaman yüzüme bir bakışları var ki yer yarılsa yerin dibine girsem diyorum. Sanki ben suçluymuşum gibi. Belki de ne kadar acınası olduğumu düşünüyorlar. O bakış bu demektir. Kadınlığıma dair tutunacak bir dal bulmaya çalışırken bile içten içe kendini suçluyorum, özgüvenim hiç yok, eksik hissediyorum ve günden güne eksiliyorum. İşte böyle anlarda kocamdan nefret ediyorum. Ama yine de o olmasa ne yaparız düşüncesi beni ele geçiriyor ve dizlerimin bağı çözülüyor.

Geceleri hiç uyuyamıyorum, evet açım ama sebep bu değil. Gerçek sebep adı batasıca o kadın, zaten gerçek adı da değilmiş. Her şeyi sahte, yalancı kadın. Süslenip püslenip o çirkin yüzünü ve ruhunu saklamaya çalışan kötü kadın.

Geçen gece Mikail eve geldi, hırsla arabanın anahtarlarını yere fırlatıp diğer odaya girdi. Yanına gitme cesaretim yok elbette. Zaten varlığımı çoktan unuttu. Kapının dışından sessizce dinledim, hıçkıra hıçkıra ağlıyor ve seni öldüreceğim diye bağırıyordu. Komşu kadınlardan o kadının artık başka bir çocukla birlikte olduğunu duydum. Çocuk dediler evet, çok genç olsa gerek. Öldürecem dediği o çocuk mu acaba ?

Ertesi gün arabayı kapı önünde çalıştırmaya uğraşırken ondan hiç duymadığım küfürleri duydum. Sanki eski Anadol ona hayatının en büyük ihanetini yapmış gibi. Önceden aynı beni sevdiği gibi arabasını da severdi. Acaba arabasına küfretmesinin sebebi de o kadın mı ? Eğer öyle ise hiç şaşırmam.  

Arabasını tamir ettirdi sanırım, şimdi kontağı çevirince çalışıyor. Garip sesler çıkarıyor ama çalışıyor. Ama asıl garip olan Mikail’in saçını boyaması. Bunca yıldır onun hiç böyle şeyler yaptığını görmedim. Yapmayı bırakın lafını geçirdiğini bile duymadım. Hep o kötü kadının yüzünden. Kendini ona mı beğendirmeye çalışıyor yoksa başka bir planı var ve bu o planın parçası mı ?

Geçen akşam yan komşunun verdiği ve Mikail’e biraz kısa gelen  pantoloununu yıkamak için almıştım  cebinden bir bıçak düştü, bir sustalı. Biliyorum çünkü rahmetli babamın da vardı ve onun hapislerde çürümesine neden oldu. Kanım çekildi sanki, neden almış bunu ? Hep o kötü kadının yüzünden.

Bu gürültü ne böyle ? çöp kovasına biri çarptı herhalde, nasıl da gürültü çıkarıyor yuvarlanırken. Çocuklar deli gibi kaçışıyor, çok korktular yazık. Kadınlar da orada toplanmış ama sanki birine bağırıp çağırıp küfrediyorlar. Ne tuhaf insanlar var, dikkatsiz, umursamaz, akılları kim bilir nerede ? Belki de  o kötü kadın yüzünden bir kaza oldu.

Mikail artık her gece içiyor, bazen birileri onu süklüm püklüm sokaklardan toplamış halde eve getiriyorlar. Her gece müzikhol müdür nedir oraya gidiyormuş. Neyin peşinde bilmiyorum, o kötü kadın onu istemiyor ki artık.

Eski Anadol da yok ortalıkta, sordum ona nerede olduğunu , sattım dedi sadece. Parasını ne yaptığını sorsam mı ?  Cevap alamayacağımı biliyorum o yüzden sustum.

Yaz bitiyor artık, havalar iyice serinledi, bu kış nasıl geçecek bilmiyorum, ev zaten rutubet ve küf  içinde. Isınması çok zor, çocuklar perişan olacak. Allah beterinden saklasın diyorum ama daha beteri var mı ki ?

Güzel bir gelişme oldu, Mikail birkaç bardak almış, pazarda onları satmaya başladı, belki artık düzeliyordur diye umutlandım. Müzikhole gitmekten de vazgeçti sanırım.

Ben böyle umutlanırken bir gece ağlamaktan yüzü gözü şişmiş halde eve geldi. Odamıza gitti ve yattı. Ben de ilerleyen saatlerde onun yanına gidip uzandım. Her ne olursa olsun yanında yatmaktan asla vazgeçmedim. Hıçkıra hıçkıra ağlayarak sızdı. İlerleyen saatlerde hırıltılı  sesler çıkarmaya başladı, elini göğsüne götürdü bir şeyler mırıldandı anlayamadım. Ter içinde. Nefes alamıyor sanki. Sırtı bana dönüktü çok uzun sürmedi kıvranması sonra sessizce bıraktı kendini.

Mikail’in kalbi durdu.

Yıldız Açıl

06.06.2022


BU CEZAYI HAKETTİM

 


BU CEZAYI HAK ETTİM

Adım Mahmut. İnci  verdi bana bu ismi, çok sevmiyorum  ama yapacak bir şey yok. Onunla aynı odada kalıyoruz. Zaman zaman varlığımı unuttuğunu düşünüyorum ancak evde temizlik olduğu günlerde hem annesine hem de temizlik yapan kadına asla odasına girilmemesi konusunda binbir tembihler ediyor, hatta eğer dışarı çıkması gerekirse kapıyı kilitleyip gidiyor. Öyle zamanlarda çok mutlu oluyorum, beni temizlikçi kadının o korkunç fırçasından korumak için böyle davrandığını  biliyorum.

Evim, kalın kadife perdelerin üst köşesinde. Perdeler hiç çekilmediği için sorun yok. Ağlarımın bir kısmı kornişe tutunuyor. Evimi aynı zamanda avlanmak için bir tuzak olarak da kullanıyorum. Buraya karlı soğuk bir günde taşındım. Niyetim çok uzun kalmak değildi .Çünkü şöyle bir dolaştım , salonu ve diğer odaları gördüm. Eşyalar pırıl pırıl, evde dolanan insan sayısı çok. Cam sütunların üzerinde antika olduğu belli olan vazolar ve onların sürekli tozunu alan birileri var. Bu demektir ki bu evde benim ömrüm çok kısa olur.

Sonra bu odaya girdim, İnci beni gördü,

“Hoş geldin hadi kendine bir yer seç, istediğin yere yerleşebilirsin” dedi.

“ Tamam, ben o zaman şöyle tavana doğru ilerliyorum yavaş yavaş, benden korkmuyor olmana sevindim. Senin gibi genç kızlar genelde çığlık atarak tüm aile eşrafını başımıza topluyor. Birçok kuzenimi  böyle kaybettim”

“ Yok, ben seni sevdim. Hatta şimdi senin  sayende odamdaki küçük haşeratların bana bir şey yapamayacağını biliyorum”

“ Bundan sonra senin adın Mahmut, ben de İnci” 

Tanışmamız böyle oldu, onun bana güvendiğini , eğer ben olmazsam hayatının zor olacağını anladığım için gitmekten vazgeçtim ve iyice yerleştim. Hatta o bana beni sevdiğini söyledi.

İlk günler sürekli sohbet ederdik. Okulda yaşadıklarını anlatırdı bana. Bazı günler ise sessizce içeri girer öylece boşluğa bakardı. Başlarda hiç selam vermemesine bozulurdum  ama artık kabullendim. İnci, biraz garip davranan bir kız.  Çoğunlukla kendi kendine konuşur. Annesi ya da babası odasına girneye kalktığında izin vermez, kıyametleri koparır. Beni korumak için ailesini karşısına aldı o. Ben bir selamın lafını mı edeceğim.

Son günlerde beni yalnız bırakmamak için okula bile gitmiyor. Tüm gününü benimle geçiriyor. Hiç konuşmasak da yanımda olduğunu bilmek , bu benim için yeterli.

Aile dostları olan bir doktor arada eve uğruyor. İnci her seferinde olmasa bile arada onunla sohbet ediyor. Ve ona alması için bıraktığı küçük renkli hapları itiraz etmeden içiyor. Onu da beni sevdiği gibi seviyor olabilir. Bu biraz canım sıkıyor.  

Geçen gün ailesine bu doktor, hapların artık yeterli olmadığını onun hastaneye yatması gerektiğini söyledi. İşte bu onun kötü bir adam olduğunun göstergesi, bizi ayırmaya çalışıyor.

Bugün, beyaz önlüklü birileri geldi eve, önce İnci’yi kendileri ile birlikte gitmesi için ikna etmeye çalıştılar. Sonra  o hırçınlaşınca ona iğne vurdular ve hep birlikte gittiler. Onu koruyamadım, haykırdım, çığlıklar attım, üzerlerine doğru gittim. Başaramadım.

Şimdi odada yalnızım, İnci gideli bir hafta oldu. Artık bir amacım kalmadı bu yüzden de  avlanmıyorum. Ama açlık işe yaramadı, bunu kendi kendime başaramayacağımı anladım.  

İşte istediğim oldu, temizlikçi kadınlar uzun sopaları ile içeri daldılar. Çok mutluyum.

Birazdan bu dünyadaki varlığım son bulacak. Çünkü ben bunu hak ettim.

 

 

Yıldız Açıl

14.05.2022

İstanbul


9 Mayıs 2022 Pazartesi

ÇOK MUTLUYUM !!!!

 



Bugün kardiyoloji ve dahiliye de kontrollerim vardı, çok şükür iyi haberler ile döndüm. Evet bunun için de mutluyum ama asıl mutluluğumun sebebi başka.

Sanal yazı evi, Öyküye Giriş Atölyesi'ne kaydımı yaptırdım. İşte bu yüzden çokkk mutluyum. Kayıt onay tuşuna basmadan önce en az beş kez bilgisayarın başından kalktım geri oturdum. 

Evet, yazmak istiyorum ama ya beceremezsem.

Evet, yazdıklarımı paylaşmak ve yorum almak istiyorum ama çok eleştirilirsem demorilize olur muyum ?

Evet, yazmak istiyorum ama nereden başlayacağımı bilmiyorum..
.
Ben düzenli yazamıyorum ki ? Bu konuda disipline edilmem gerekli. Ya bunu kendimde sağlayamazsam.

Bunlar gibi bin tane düşünce kafamdan geçti durdu. Ama bir yerden başlamam gerekli. Ayrıca ben yazan insanlar ile bir arada olmak da istiyorum.

Ve o tuşa bastım..

Çok heyecanlıyım..



ASLI ŞİMDİ NEREDE ?

 


ASLI ŞİMDİ NEREDE ?

Çocukluğumdan beri yazmak hayalimdir. Ama tüm yazmak isteyenlerin bildiği gibi evet çok istersiniz ama bir türlü olmaz o, kafanızda bir şeyler oluşmaya başladığında eğer bir yerlere not almadıysanız bir iki saat sonra bir bakarsınız uçmuş gitmiş. Hadi şimdi başlıyorum dediğinizde de öyle boş boş bakarsınız bilgisayarınıza. Neyse bu çok uzun bir konu, başka zaman konuşuruz, bugün size anlatmak istediğim başka şeyler var.

Yazı yazmak konusunda internette deli gibi araştırma yaptığım bir dönemdeyim şu anda. Online yazı atölyelerinin birinde hoca diyalog yazmanın zorluğundan bahsetti ve pratik yapmak çok önemli diye devam etti. Kitap okuyun, film seyredin hatta bir cafeye oturun ve insanların birbirleri ile nasıl diyalog kurduklarını dinleyin. Onların konuşmalarının arkasındaki hikayeyi kendinizce belirleyin ve yazın dedi.

Çok hoşuma gitti bu fikir , o gün hava da çok güzeldi. Çantama not defterimi ve en sevdiğim bir kaç kalemi (kalemlere bayılırım)  alıp attım kendimi sokaklara. Herhangi bir cafe, çay bahçesi artık ne olursa bir yere oturacak ve diyalog dinleyecektim. İçimden de ayıp olur mu acaba böyle gizli gizli dinlemek diye de aklımdan geçiriyordum. Ama bu durum benim için çok önemli bir hayale hizmet edecekti. Affedilebilirdi.

Neyse , evimin yakınında bir park var. Bankların birinde iki genç kız oturuyordu. Ben de arkalarındaki banka oturdum. İçimden de böyle oturdum ama şimdi bu kızlar sevgililerini anlatacaklar birbirlerine, neyse biraz gençliğime dönerim ben de , sonra kalkarım diye geçiriyordum.

“ Aslı bak seni çok iyi anlıyorum ama üniversite sınavını kazandığını ailenden saklayamazsın. Maddi anlamda zor dönemlerden geçtiğinizi biliyorum ama onlar mutlaka bir çare bulacaklardır. Sonradan çok pişman olacağın şeyler yapma lütfen”

“ Doğru söylüyorsun Eda, ama onlara bunu söylemek acılarını daha fazla arttırmaktan başka bir işe yaramayacak. Babam iflas ettiğini bizden aylarca saklamış ve çözüm üretmeye çalışmış. Eğer yapacak birşey olsaydı o zaman yapardı zaten”

“ İyi de üzerinden uzun zaman geçti, neyse ki kayıtlara daha var, belki o zamana kadar dediğin gibi babanın beklediği haber gelir , sen de part time bir iş bulursun. İşler bir nebze yoluna girer”

Bu arada Aslı’nın telefonu çaldı ve biraz heyecanlı tamam tamam hemen geliyorum dedi, Eda’ya el sallayarak uzaklaştı.

Şimdi ben bunun arkasındaki hikayeyi yazarken iki farklı hikaye dolayısı ile iki farklı son yazacağım.  Üniversite hayallerine veda eden Aslı ve o gelen telefondan sonra  hayatının akışı değişen Aslı.

Benim gibi yazmak isteyen arkadaşlar , söyleyin bakalım, hocamız diyalog dinleyin derken haksız mıymış ?

8 Mayıs 2022 Pazar

Tekrar Merhaba

 


Ne kadar uzun zaman olmuş, buralara uğramayalı. Özlemedim desem yalan olur. 

Bu arada neler oldu neler, emekli oldum,  


Gelibolu'da bir ev kiraladım kuzenlerim ile aynı apartmanda,  yazları artık oradayız, 



Bypass ameliyatı oldum biraz riskliydi, korktuk filan ama geçti gitti çok şükür. Dört damar yenilendi, birde yapay bir damarım var, ellerinizden öper.  


Bilenler bilir kitap yazma hayalim vardır benim çocukluğumdan beri. İki öyküm kollektif çalışma ile basılan iki ayrı kitapta yayımlandı. Çok mutlu oldum tabiii çokkk.  


Şimdi de yazı yazma konusunda birşeyler öğrenmek, gelişmek için internette deli gibi araştırmalar yapıyorum. Uygun olan bir yazı atölyesi bulduğumda da inşallah oraya dahil olacağım . Malum emeklilik, Bol bol zamanım var.  Şimdi evde minik minik denemeler, hikayeler , öyküler yazıyorum. Bazıları (birçoğu😕) kötü oldu , ama umudumu yitirdim mi ? kesinlikle hayır. 

Bir de itiraf ediyorum, televizyonda yemek programları da seyrediyorum arada. Belki farklı birkaç tarif  öğrenirim diye. Ama yarışmacılar sofraya geçip yemekleri kötülemeye başladıklarında onlara ağzıma gelen söyleyerek televizyonu kapatıyorum. 

Sokaktan bir kedi sahiplendik. Dişi bir Sarman, Adı Lily, dünyanın en uysal sarman kedisi olabilir. Kendisi azıcık şişko bizim yüzümüzden, bu aralar diyet mama yiyor. Onu ben alıp getirdim ama kızım Beste'yi daha çok sevdi. Hani seçerlermiş ya o Beste'yi seçti. Kıskandım başlarda çok ama artık alıştım. 


Lily'den sonra sokak hayvanları ile daha bir haşır neşirim. Gördüklerime sarılıyorum, bazen birlikte yuvarlanıyoruz.




Bir de uzuuuun zaman sonra saçlarımı  çok kısa kestirdim. 

Yanımdaki de nefes alma sebebim, kızım Beste 😀


 

Netflix ve Amazon hayatıma girdi , seviyorum onları, şimdilik ayrılmayı düşünmüyoruz. 

Bu kadar zamanda olanlar sadece bunlar değil tabii, ama aklıma gelmiyor. Geldikçe güncellerim 😀







21 Haziran 2019 Cuma

FARAHNAZ'IN ÇİÇEĞİ - Yaprak Öz



Yaprak Öz benim en sevdiğim Türk Polisiye yazarlarından. 💖

Her kitabını çok severek ve keyifle okudum. Farahnaz'ın Çiçeği de onlardan biri oldu. Hatta itiraf etmeliyim ki en çok kendimi içinde bulduğum kitap bu oldu diyebilirim. Kahramanımız Yıldız Alatan'ın adaşım olması da buna etken olmuştur belki bilmiyorum ama yok yok adı ne olursa olsun yine de onu çok severdim 😉
Gerçekten elimden bırakmadan okudum. Öğle saatlerinde başladım akşamüstü bitti. Hikaye boyunca Kılıç'ta onlarla birlikteyim. Hepsi sanki benim arkadaşımdı.
Ev hanımı, başarılı bir terzi, polisiye kitap hastası Yıldız ablayı çok sevdim, zekasına hayran kaldım . Bu arada Kevser'e de bayıldım 😊
Karakter analizleri çok başarılı, sanki kırk yıllık arkadaşlarınız. Çevreyi öyle anlatıyor ki oralarda onlarla birlikte geziyorsunuz. Dönem betimlemeleri benim çocukluğuma denk geldiği için anılarım canlandı. Çok keyifliydi.
Gerçekten tadı damağımda kalan bir kitap oldu ve Yıldız Alatan'ın diğer maceralarını heyecan ve merakla bekliyorum.

Keyifli günler.. 😍

ÖLÜ DOĞANLAR- Doruk Ateş



Merhaba
Çok uzun zamandır, buralara pek uğrayamıyordum. Daha sonra geldiğimde hesabıma giriş yapamadım, çok anlamadığın bir alan olduğu için uğraştım uğraştım yapamadım.

Tam umudu kesmişken hala nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde sorun çözüldü.😊
Aman dedim hazır sorun çözülmüşken bende okuduklarımın bir kısmını paylaşayım...

******

Doruk Ateş kitapları uzun zamandan beri kütüphanemde bulunuyordu. Ancak okumak şimdi kısmet oldu. Çok geç kalınmış bir okuma olduğunu belirtmeliyim. Bu arada neden önce Mabet yerine Ölü Doğanlar'ı okudum bilmiyorum 😃
Birbirinden ayrı ama birbiriyle ilişkili olaylar ve insanlar nasıl bu kadar muazzam ve gerçek bir şekilde bir araya getirilir.. Bu kadar çok karakterin nasıl olur da , isimleri, bulundukları mekanları, kılık kıyafetleri, fiziksel özellikleri, hiç not almanıza gerek bile olmadan aklınızda kalır.. Hatırladığınız çizgi film karakterleri siz hiç anlamadan hikayenin içine nasıl adapte edilmiştir.
Nasıl olur da siz dalmış okurken ana karakter Yakup'un sinirlendiği anlarda "Hah şimdi tükürecek" diye içinizden geçirirsiniz ve tepkinize kendinizde şaşırırsınız.. İşte tüm bunlar yazarın başarısıdır.👌
Kısacası ; ben bayıldım 💗💗
Kitabın konusu ile ilgili herhangi bir detay yazmıyorum sadece minik bir ipucu vereyim. Uyuşturucu, ölümler, çocuk cinayetleri, çalınan doğum ve ölüm belgeleri, askerin, polisin, hemşirenin olaylara dahil olduğu sıkı çok sıkı bir polisiye.

Okuma listenize almanız gereken kitaplardan biri Ölü Doğanlar...

1 Mart 2018 Perşembe

4. MAYMUN J.D. BARKER 🙈🙉🙊



Korku-gerilim-polisiye türü kitapları okumayı seven arkadaşlarım iyi bilirler; bizler sonuna kadar heyecanımızı hiç kaybetmeden okuduğumuz, biri gerim gerim geren , bir sonraki sayfayı bir an önce çevirmek istediğimiz kitapları daha bir çok sever ve beğeniriz. Hele birde daha önce hakkında ucundan kıyısından bir şeyler bildiğimiz bir konunun detayı da varsa ve sizi biraz daha araştırmaya yönlendiriyorsa bu bir artı puan daha demektir.

İşte 4.MAYMUN tam da böyle bir kitap. Dolayısı ile okuyanlar tarafından yapılan tüm övgüleri fazlası ile hak ediyor.

Mesela, üç maymun hikayesini hepimiz az çok biliriz.. Ama detaylı olarak ben bilmiyordum açıkçası. İsimlerinin  Mizaru, Kikazaru ve Iwazaru olduğunu ,17. Yüzyılda Hidari Jingora tarafından Japonya’da ülkedeki iç savaşı bitiren komutan Tokugawa’nın anısına yapılmış olan tapınağın kapısının üstünde  figürlerinin bulunduğunu da bilmiyordum.

Bizler genellikle  üç maymunu oynamak deyimini “aman bana bir şey olmasın “ mantığı ile hareket edip suya sabuna dokunmadan yaşayan , sorumluluktan kaçan , kayıtsız , boş vermiş insanlar için kullanırız.  Ancak işin gerçeğinin ;  kötüye bakmamak, kötüye kulak vermemek ve kötü söz söylememek olduğunu bir çoğumuz bilmeyiz.

Kitap şöyle bir cümle ile başlıyor..
Okumaya devam et mutlaka. Çünkü ne yaptığımı anlamana ihtiyacım var”
   Günlük

Hikaye bir otobüsün önüne atlayan adamın ölmesi ile başlıyor.. Bu adamın cebinden siyah-beyaz kapaklı , çizgili bir not defteri çıkıyor.. Bir günlük, ve siz yaşları sadece 17 ve 26 aralığında olan yedi kızın katilinin günlüğünü okumaya başlıyorsunuz.. Çocukluğuna kadar giderek yapıyorsunuz bunu.

Yaklaşık beş yıldır bu katilin peşinde olan dedektif Sam Porter ve onun yardımcıları Nash ve Clair ile tanışıyor ve  onların gerilim , aksiyon dolu takiplerine dahil oluyorsunuz. Beyaz kağıtlara sarılıp siyah iplik ile bağlanmış kutular açılırken nefesinizi tutuyor, yumruklarınızı sıkıyor, gözlerinizi kısıyorsunuz. Bu arada Porter’ın iç dünyasına da giriyorsunuz tabi.

Bu arada şunu da ilave etmeliyim, yazarın olayları anlatışı, betimlemesi o kadar iyi ki.. Özellikle fare ile ilgili  K O R K U N Ç bir sahne var. Sahne diyorum çünkü yazar öyle bir anlatmış ki her anını kesinlikle seyrettim diyebilirim.  

Farelerden deli gibi korkan ben o anlarda resmen başımın döndüğünü ve  gerginlikten ellerimin titrediğini hissettim ve artık farelerden daha da çok korkuyorum !!!! Iyyyy !!!😨

Şimdi mi ?? şimdi dört gözle yazarın diğer kitabının çıkmasını bekliyorum..

3 Şubat 2018 Cumartesi

SUFLÖR - Donato CARRISI



Yine okumakta çok geç kaldığım bir kitap ile karşınızdayım.

Olaylar, beş küçük kızın sadece sol kollarının toprağa gömülü bir şekilde bulunmasıyla başlıyor. En büyükleri sadece on üç yaşında olan Debby. Anneke. Sabine. Melissa. Caroline. .

Ve bulunması gereken bir altıncı kurban !!!

Başından sonuna kadar soluk soluğa okuduğum her yönüyle mükemmel bir kitaptı. Müthiş bir kurgu. Kitabı okumadığım anlarda hep aklım ondaydı "ben şimdi buralarda başka başka işlerle uğraşıyorum kim bilir neler oluyor oralarda" diye geçirdim hep içimden.


Ben bayıldım ve eğer hala okumayan varsa şiddetle öneriyorum...

20 Ocak 2018 Cumartesi

SAÇMALAMA KUDRET - Harun ÖZEN




Kudret !! Ah be Kudret !!
388 sayfa boyunca onunla birlikteydim. Hayallerine, acılarına, çaresizliklerine, kayıplarına, tutkularına, hep ortak oldum. Yüreğimin burkulduğu yerler olduğu gibi güldüğüm yerlerde vardı :) Babasını travmatik bir şekilde kaybeden 13 yaşındaki Katil Kudret Kara ve İblis Kudret..Onun hazin hayatını , yine onun destansı anlatımından okumak ise bambaşka bir keyifti.


Yukarıdaki bölüm kitap ile ilgili instagram hesabımda paylaştığım cümleler.. Ama inanın bu kitap bu kadarcık kelime ile anlatılacak bir kitap değil. Özellikle Kudret'in kelimelere yüklediği anlam, derdini paylaştığı özel kişiler..Bay Picasso, Bay Macellan, Freud Amca....Daha kimler kimler..

Sonra kitaplardan alıntılar.. Mesela Fareler ve İnsanlar.. Şiirlerden alıntılar..Anlatılmaz yaşanır denir ya tam da öyle işte..

Bunların dışında,  bulunduğu yer ve mekanı abartmadan o kadar güzel betimlemiş ki sizi anlamadan içine çekiyor..

Bir de söylemeden geçemeyeceğim bu muhteşem kitabın yazarı ile bir kaç kelime sohbet etmişliğim de var .. Aynen kitabı gibi inanılmaz samimi  :)))






13 Ocak 2018 Cumartesi

UZUNYUVA'DA UYANIŞ




Uzunyuva'da Uyanış birkaç farklı türde yazılmış bir kitap. Ben polisiye bir roman olarak okumaya başladım. Elbette içinde arkeoloji, mitoloji, din, felsefe barındırdığını biliyordum ama bu kadarını gerçekten tahmin etmemiştim.
Kurgu , mitolojik tanrılarla özdeşleştirilmiş ama o kadar çok bilmediğiniz hatta bildiğinizi sandığınız ama tamamen yanlış olduğunu gördüğünüz mitolojik hikayeler var ki. Bende böyle bir durum oldu da  

Mesela Pandora'nın kutusu. 

Kötülüklerin Pandora'nın kendsinden değil merakından kaynaklandığını öğrendim
Bunun gibi birçok yeni ve doğrusunu öğrendiğim hikayeler var. 

Eğer arkeoloji ve mitoloji seviyorsanız bu kitabı sadece bunun için bile okumalısınız. Birde benim gibi polisiye sizin için en uygun tür ise bundan daha iyi bir seçim olamaz.

Kitaptaki kurgunun başlangıcı, 2010 yılında Milas (Muğla)’ta gerçekleşen gerçek bir olaya dayanıyor. Hikayenin sonu ise hiç tahmin edilebilir değil onu da belirtmek isterim.

Sevgili yazarlarımız ; Ulaş Özkan ve Emrah Poyraz'a bize böylesine ilginç ve okunası bir kitap kazandırdıkları için sonsuz teşekkürler 



5 Ocak 2018 Cuma

Esrarengiz Parmaklar- Agatha Christie



Bildiğiniz gibi Miss Jane Marple Agatha Christie'nin yarattığı küçük bir kasabada yaşayan hiç evlenmemiş sevimli ve cingöz bir ninedir , örgü örmeyi çok sever ve en büyük hobisi dedektifliktir. 

Esrarengiz olayları, cinayetleri yıllardır insanları gözlemliyor olmanın verdiği deneyimler sayesinde çözer. Ve ben bu karaktere bayılırım. Yine onun da var olduğu bir Agatha Christie romanı okudum. 

Okurken hep sinemada onu canlandıran oyunculardan birini hayal ederim. Bu sefer ki Joan Hickson 😊 işte burada


Gerçi kitabın sinemaya uyarlanmış halinde Miss Marple'ı canlandıran oyuncu 
Geraldine McEvan'mış ama olsun 😊

Geraldine McEvans


Yıllar boyunca bu karaktere bir çok oyuncu can vermiş. İşte onlar ...

Julia McKenzi


Margaret Rutherford

Angela Lunsbury

Helen Hayes

Bu arada kitabın konusu hakkında bir fikrimiz olsun diyorsanız işte arka kapak tanıtımı

Genç pilot Jerry Burton, bir uçak kazası sonucu yaralanır ve doktorunun tavsiyesine uyarak kız kardeşi Joanna’yı da yanına alarak sıradan, sakin ve küçük sırların paylaşıldığı bir taşra kasabası olan Lymstock’a yerleşirler.
Ne var ki bu huzur ortamı kısa bir süre sonra kasabada dolaşan bir dizi imzasız ve nefret dolu mektuplarla bozulur. Önceleri bunu kıskanç bir kadının yaptığı düşünülürken, Bayan Symmington’u intihara sürükleyen mektupla birlikte olay korkutucu bir hale dönüşür. Herkes bunun bir intihar olduğunu düşünse de buna inanmayan biri vardır: Bayan Marple.’’



2018 yılında kitaplığımda tüm romanlarını tamamlamak gibi bir hedefim var, bakalım 😊




9 Aralık 2017 Cumartesi

FENERYOLU CİNAYETLERİ - Gencoy Sümer



Feneryolu Cinayetleri tam bir Agatha Christie hikayesi tadında. 
Ben çok keyif aldım:) 

Kitapta bir çok karakter ile tanışıyorsunuz ve onların hepsi birer şüpheli. Olayları her birinin ağzından dinliyorsunuz ve bu aşamada aslında tüm ipuçları bir şekilde sizin önünüze sunuluyor, ama ben bu sefer çok beceriksizdim 




Hah tamam "katil sensin" dediğim de onun o saatlerde bambaşka yerlerde olduğunu öğrendim. Başka birinden süphelendim ama bu sefer de bir diğer kişi geçmişte olanları anlattı ve o kişi ile ilgili bambaşka bilgiler verdi ve benim tüm kurgularım boşa çıktı. 

Velhasıl ben katilin kim olduğunu sonuna kadar anlayamadım 



Umarım, dedektif Kerim Ünlü ve polisiye roman yazarı dostu Faruk Arman'ın yeni hikayeleri için çok beklemeyiz

6 Aralık 2017 Çarşamba

AĞAÇTAKİ-JANNE TELLER


AĞAÇTAKİ, fuarda ON8 yayınevi standındaki Burcu’nun önerisi ile aldığım bir kitap. 

Teşekkürler Burcu !! İyi ki karşılaşmışız , iyi ki tavsiye etmişsin ve ben iyi ki okumuşum.

Hikaye , Danimarka’nın Tearing kasabasında sıradan bir okulda öğrenci olan 14 yaşındaki Pierre Anthon’un , Hiçbir şeyin anlamı yok. Zaten epeydir biliyordum bunu. Ama şimdi fark ediyorum ki, bir şey yapmanın da anlamı yok." diyerek sınıfı terk etmesi ile başlıyor.

Sonrasında ; okul yolunda ki erik ağacının üstüne çıkıp orada oturan Pierre, her seferinde geçen arkadaşlarına “anlamsız, her şey anlamsız! “ tarzı cümleler söyleyerek ve üstlerine erik atarak onları kışkırtıyor.

Bu durumdan çok rahatsız olan ve onu oradan indirmek konusunda her türlü şeyi deneyip başarılı olamayan bu bir grup ergen en sonunda kendilerince anlamlı olan şeyleri bir yerde biriktirip bunu Pierre’e göstermeye karar veriyorlar ve sıra sıra birbirlerine göre en değerli şeyleri “anlamlarını” birbirlerinden istemeye başlıyorlar.

13-14 yaşındaki çocukların böyle zararsız , masum bir düşüncelerinden ne çıkabilir ki diye mi düşünüyorsunuz ?

Neler olacağını tahmin bile edemezsiniz !!

Eğer merak ettiyseniz ve okumaya karar verirseniz şunu belirtmek isterim. Çok hızlı okuyacaksınız ama bu okuma kesinlikle sakin, keyifli ve huzurlu olmayacak !!!