Ediz’in beşinci yaş günü partisini kutlayacaktık. Sitenin bu tip organizasyonlarda kullanılmak üzere belirlediği alan böyle bir parti için çok uygundu. Oradan sorumlu organizasyon şirketiyle konuşmaya gittiğimizde bize bir kaç konsept sunmuşlardı Ediz de yanımızdaydı konuşurken . Spiderman, Batman, Superman bu süper kahramanların kostümlerinide tek tek gösteriyorlardı. Ediz Pamuk Prenses kostümü isteyince Salim hızla çocuğu kolundan çekip buna sonra karar verir size de haber veririz deyip kalktı. Çocuğu hırsla sürüklüyordu, düştüğü halde hızla kolundan çekip kaldırdı. Yerdeki kırmızı damlaları takip ederek peşlerinden gittim.
Ediz’in oyuncakçı
dükkanlarında erkek çocuklarının oynadığı oyuncaklar yerine hep Merve’lerin,
Buse’lerin, İremsu’ların seçtiği oyuncakları seçmesinden dolayı zaman zaman
endişelenir ama hemen bu düşünceyi kafamdan atmaya çalışırdım. Salim kafamın
içindekileri okuyacak sanırdım.
Çocukluk anılarımdan en
belirgin olanı sadece Pamuk Prenses kostümü istedim diye babamın beni
sürükleyerek götürmesi babam rengini
beğenmedi sanmıştım ve o günden bacağımda kalan dikiş izleri. Kutlama
yapılmayan tüm doğum günlerimin başlangıcı.
Asıl önemli olan o günden
sonra babamın beni bir daha hiç sevmemiş olması. Annem; hep babamla aramızda
kalan , ortamı yumuşatmaya çalışan, kilitli kaldığım odaya gizli gizli yemek
getiren, yüzümün gözümün şiştiği zamanlarda gece yarısı yanıma gelip pansuman
yapan, önüme geçip benim için
hazırlanmış yumruğu yiyen, fedakar ama
hiç bir şey sormayan, benimle konuşmasını beklediğim lakin hiç konuşmayan
annem.
Ediz’in üniversite
sınavlarına hazırlandığı yaz tatilinde bir akşam Salim eve gelip onu bir
tarikata yazdırdığını tüm yaz tatili boyunca orada kalacağını söyledi. Sanırım
ona ilk karşı çıkışım o geceydi. Elbette yumruk ve tekmelerle cevabımı aldım.
Bu dayak , Salim’in bir hastasının acil ameliyata alınması gerektiği bilgisini
veren telefon konuşmasıyla son buldu.
Oğlumu ailece karşı
olduğumuz bir topluluğun içine sokmak istiyordu. O zaman şalvar, cüppe giyecek
, sarık takacak ve o dar kıyafetlerinden kurtulacak sanıyordu. Salim onlardan
nefret ederdi. Bu çok zalimce değil miydi? Bu nasıl bir cezaydı? Bilimle
uğraşan bir adamın bu durumu böyle cahilce ortadan kaldıracağını sanması... Aklım
almıyordu.
Babamın beni nereye göndereceğini annemden duydum. Beni karşına alıp hep kaçtığımız konu hakkında ilk kez konuştuğu gündür o gün. “Eşyalarını topla ve Meliha Teyzenlere git.” O anda sadece şişmiş gözüne bakıyordum. Her zamankinden daha mı mordu? “Tercihinin farklı olması seni başka birisi yapmıyor. Sadece cinsel ve duygusal olarak ilgi duyduğun kişiler babanın ve benim beklediğimiz yönde değil. Ama bu hiç bir şeyi değiştirmez.” dedi.
Kalktık ve eşyalarımı
toplamak üzere odama doğru gittik. Her şeyi toplasak da bir bavula sığacak
kadar eşyam vardı. Zor olmayacak diye düşündüğümü hatırlıyorum. Bana yeni
kıyafet ve ayakkabı alınması yasaktı. Giydiklerimin çoğu arkadaşlarımın eski
kıyafetleriydi, bir de annemin gizlice aldıkları.
Bavulu dolabın üstünden
indirirken anneme neden öğretmenlik mesleğine devam etmediğini sordum.
“İstediğim hayatı yaşamak konusunda senin kadar cesur olamadım,” dedi.
Cuma günü mezuniyet
törenim vardı. Annemle babam yanımda değildi. Mimarlık fakültesi binası çok
kalabalıktı ama benim için bomboştu. Yanımda sadece üniversite hayatım boyunca
çalıştığım kafenin sahibi Ahmet’im vardı.
Hayatımda ilk kez bir
mahkeme salonu görüyorum, Ediz babasının
cenazesinin tahmin ettiğinden çok daha kalabalık olduğunu söyledi beni hapisanede ziyaret ettiği bir gün. Mezuniyet töreninden
bile daha kalabalıkmış. Gerçek Salim’i tanımıyorladı ki hiç. Ben onu öldürürken
bile oğlu için “O ibneye söyle son dileğim bir sokak arasında benim gibi
bıçaklanarak gebermesi.” diyen Salim. Yoksa haklarını helal ederler miydi hiç?
Gülümsedim sadece.
Şu anda, hakimin hakkımdaki kararı okurken gülümsediğim
gibi. Ediz’e söyleyeyimde bana bolca kitap getirsin. Koğuştaki kadınlara okuma
yazma öğreteceğim.
Yıldız Açıl
19.07.2022
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder