28 Temmuz 2022 Perşembe

ÖZLEM

 



Bugün ayın yirmi biri . Yine o yıl olduğu gibi günlerden cuma.  Yine çok sıcak, yine çok basık bir hava. Bakınca güneşli , aydınlık, keyifli bir gün gelebilir insanlara ama hayır öyle değil. Senden sonra hiç bir yirmi  bir temmuz güzel olmadı. Oysa, yaş günüm de bu ay da olduğu için sen gidene kadar severdim, ama şimdi bir an önce bitsin gitsin istiyorum.

Her yıl olduğu gibi, neden bu kadar erken gittin?  beni tek başıma bıraktın, güçsüz, güvencesiz, yapayalnız  diye hesap sormaya gelmedim bu sefer. Şimdi seni ne kadar çok özlediğimi anlatmaya geldim.

Kuşlar yine pisletmiş bembeyaz taşını, onlara kızdım, kovaladım hepsini, şimdi sen burada olsaydın ne istiyorsun hayvanlardan? diye bana kızardın. Kovalayacağım işte. Gitmeseydin o zaman.

Baksana burada ne kadar çok çiçek açmış, bunların bir kısmını ben ektim evet ama diğerlerinden emin olamıyorum. Acaba senin çiçekleri ne kadar çok  sevdiğini bilen bir arkadaşın mı gelip ekti?

Küçüklüğümde seninle ilgili anılarımdan en belirgin olanları çiçeklerle ilgili olanlar. Ama şu anda evimde hiç çiçek yok. Herhangi birine bir şey olduğunda sanki seni çok üzecekmişim gibi geliyor. O yüzden vazgeçtim. Ama tüm menekşeleri tanıyorum, arkadaş ortamlarında bu konuda bilgiçlik bile taslıyorum. Evimde bir tane bile çiçek olmadığı halde bu kadar çok şeyi nereden bildiğim konusunda insanları şaşkına çeviyorum. Bilseler kimin kızı olduğumu.

Tamam seni ne kadar özlediğimi tekrar anlatmaya geldim bugün buraya ama neden bu kadar erken gittin? Neden kendine iyi bakmadın? Neden o lanet sigaradan hiç vaçgeçmedin? Neden kendini bu kadar yıprattın? Sen bilmiyor muydun anne olduğun kadar baba olmak zorunda da olduğunu? Sen demez miydin bir çocuk anne gözünde hiç büyümez, işte ben hiç büyümemiştim ki, neden gittin neden?

Bugün yalnız gelmedim, torunun yanımda. Bir gün bana dedi ki “senin annen nerede?” O kadar gücüme gitti ki, ne diyeceğimi bilemedim. Bu soruyu sorduğunda ölümü  anlayacak yaşta da değildi? İşte bak, beni ne kadar zor durumda bıraktığını görüyor musun?  

Sitem ediyorum sana evet, hazmedemiyorum gidişini, çok kıskanıyorum annesi yanında olanları, çok kıskanıyorum annesi ile birlikte parkta, bahçede birlikte çay içenleri, çok kıskanıyorum yolda torunu ile gezen anneanneleri, çok kıskanıyorum evindeki tarhanaları, turşuları, salçaları, reçelleri gösterip bunları da annem gönderdi diyenleri.

Hiçbir zaman bencil bir kadın olmadın aslında, aksine hep verendin, hep başkaları içi didinen, onlar için çırpınandın. Ama şimdi beni hiç düşünmeden gittiğin için, içimden sana bencilsin işte diye haykırmak geliyor. Öyle olmadığını bile bile, sonra kendimi suçlu hissediyorum. Hep senin yüzünden.

Geçen hafta manav Sait Amca ile karşılaştık, semizotu gelmiş, tazeymiş, versin miymiş bir iki demet.  Sen salatasını çok severdin. “İstemiyorum” dedim, şaşırdı sanki.  Sen gibi bende sevmek zorunda mıyım? Sevmiyorum semizotunu artık. Tamam bu yalan seviyorum ama canım sensiz yemek istemiyor.

Kayısı reçelide yemiyorum artık. Çünkü sen yoksun, senden daha güzelini yapan yok. Hep gittiğin için oluyor bunlar, hep senin yüzünden.

Torununun sınıfında bir kız var , anneannesi ona bir elbise dikmiş, bir alım çalım yapıyor ki gösterirken. Öylece bakakaldık kızımla, boğazım düğümlendi. Kızımında gözleri nemlendi. Sen gittiğin için bunlar oluyor hep. Yoksa ben bilmiyor muyum eğer bizimle olsaydın neler diker, neler örerdin.

Bugün doktor randevum var, psikolog bir hanım. Onunla sohbet etmek iyi geliyor. Seni anlatıyorum ona. Bence artık seni tanımış kadar olmuştur.

Ama yalnızlığımı anlamış mıdır? Bilmiyorum.

 

Yıldız Açıl

20.06.2022

 


PAMUK PRENSES

 



Ediz’in beşinci yaş günü partisini kutlayacaktık. Sitenin bu tip organizasyonlarda kullanılmak üzere belirlediği alan böyle bir parti için çok uygundu. Oradan sorumlu organizasyon şirketiyle konuşmaya gittiğimizde bize bir kaç konsept sunmuşlardı Ediz de yanımızdaydı konuşurken . Spiderman, Batman, Superman bu süper kahramanların   kostümlerinide tek tek gösteriyorlardı. Ediz Pamuk Prenses kostümü isteyince Salim hızla çocuğu kolundan çekip buna sonra karar verir size de haber veririz deyip kalktı. Çocuğu hırsla sürüklüyordu, düştüğü halde hızla kolundan çekip kaldırdı. Yerdeki kırmızı damlaları takip ederek peşlerinden gittim.

Ediz’in oyuncakçı dükkanlarında erkek çocuklarının oynadığı oyuncaklar yerine hep Merve’lerin, Buse’lerin, İremsu’ların seçtiği oyuncakları seçmesinden dolayı zaman zaman endişelenir ama hemen bu düşünceyi kafamdan atmaya çalışırdım. Salim kafamın içindekileri okuyacak sanırdım.  

Çocukluk anılarımdan en belirgin olanı sadece Pamuk Prenses kostümü istedim diye babamın beni sürükleyerek götürmesi babam rengini beğenmedi sanmıştım ve o günden bacağımda kalan dikiş izleri. Kutlama yapılmayan tüm doğum günlerimin başlangıcı. 

Asıl önemli olan o günden sonra babamın beni bir daha hiç sevmemiş olması. Annem; hep babamla aramızda kalan , ortamı yumuşatmaya çalışan, kilitli kaldığım odaya gizli gizli yemek getiren, yüzümün gözümün şiştiği zamanlarda gece yarısı yanıma gelip pansuman yapan,  önüme geçip benim için hazırlanmış  yumruğu yiyen, fedakar ama hiç bir şey sormayan, benimle konuşmasını beklediğim lakin hiç konuşmayan annem.

Ediz’in üniversite sınavlarına hazırlandığı yaz tatilinde bir akşam Salim eve gelip onu bir tarikata yazdırdığını tüm yaz tatili boyunca orada kalacağını söyledi. Sanırım ona ilk karşı çıkışım o geceydi. Elbette yumruk ve tekmelerle cevabımı aldım. Bu dayak , Salim’in bir hastasının acil ameliyata alınması gerektiği bilgisini veren telefon konuşmasıyla son buldu.

Oğlumu ailece karşı olduğumuz bir topluluğun içine sokmak istiyordu. O zaman şalvar, cüppe giyecek , sarık takacak ve o dar kıyafetlerinden kurtulacak sanıyordu. Salim onlardan nefret ederdi. Bu çok zalimce değil miydi? Bu nasıl bir cezaydı? Bilimle uğraşan bir adamın bu durumu böyle cahilce ortadan kaldıracağını sanması... Aklım almıyordu.

Babamın beni nereye göndereceğini annemden duydum. Beni karşına alıp hep kaçtığımız konu hakkında ilk kez konuştuğu gündür o gün. “Eşyalarını topla ve Meliha Teyzenlere git.” O anda sadece şişmiş gözüne bakıyordum. Her zamankinden daha mı mordu? “Tercihinin farklı olması seni başka birisi yapmıyor. Sadece cinsel ve duygusal olarak ilgi duyduğun kişiler babanın ve benim beklediğimiz yönde değil. Ama bu hiç bir şeyi değiştirmez.” dedi.

Kalktık ve eşyalarımı toplamak üzere odama doğru gittik. Her şeyi toplasak da bir bavula sığacak kadar eşyam vardı. Zor olmayacak diye düşündüğümü hatırlıyorum. Bana yeni kıyafet ve ayakkabı alınması yasaktı. Giydiklerimin çoğu arkadaşlarımın eski kıyafetleriydi, bir de annemin gizlice aldıkları.

Bavulu dolabın üstünden indirirken anneme neden öğretmenlik mesleğine devam etmediğini sordum. “İstediğim hayatı yaşamak konusunda senin kadar cesur olamadım,” dedi.

Cuma günü mezuniyet törenim vardı. Annemle babam yanımda değildi. Mimarlık fakültesi binası çok kalabalıktı ama benim için bomboştu. Yanımda sadece üniversite hayatım boyunca çalıştığım kafenin sahibi  Ahmet’im vardı.

Hayatımda ilk kez bir mahkeme salonu görüyorum,  Ediz babasının cenazesinin tahmin ettiğinden çok daha kalabalık olduğunu söyledi beni hapisanede  ziyaret ettiği bir gün. Mezuniyet töreninden bile daha kalabalıkmış. Gerçek Salim’i tanımıyorladı ki hiç. Ben onu öldürürken bile oğlu için “O ibneye söyle son dileğim bir sokak arasında benim gibi bıçaklanarak gebermesi.” diyen Salim. Yoksa haklarını helal ederler miydi hiç? Gülümsedim sadece.

Şu anda,  hakimin hakkımdaki kararı okurken gülümsediğim gibi. Ediz’e söyleyeyimde bana bolca kitap getirsin. Koğuştaki kadınlara okuma yazma öğreteceğim.

 

Yıldız Açıl

19.07.2022


KORNA

 


KORNA

Şu arabaların korna seslerinden nefret ediyorum. Biraz hava almak için balkona çıktım, sessizliği dinlerim diye. Ne mümkün!

Bulmaca çözüyorum bu aralar, bir dergide okumuştum insanların alzheimer olmasını engelliyormuş. Benim için neden bu değil, gerçek neden senin bana yaptıklarını bir nebze olsun unutabilmek, kafamın dağılmasını sağlamak. İşe yarıyor mu emin değilim. Bugün yine telefonumu evin en uzak köşesine bıraktım, yakınımda olduğunda durmadan geriye dönük mesajlarını okuyorum, işin kötüsü orada yazılmış olanlara hâlâ inanıyorum.

Favorilerime almışım bazılarını, artık ezbere biliyorum milyon kez okudum. Nasıl olabilir bir insan gerçek olmayan duygularını nasıl  karşısındakini inandırabilecek kadar böyle dillendirip süsleyebilir.

Tarot kartı açan bir kız çıktı karşıma internette, “aklınızdaki kişiden size mesaj var” filan diyor, dinledim. Mavi tüy olan desteyi seçtim, seversin maviyi. Anlattıklarını bir duysan aynı mesajlarında olduğu gibi. İnandırıcılığı çok yüksek. Yoksa ben aptal mıyım neyim ? Her şeye inanıyorum. Ona da inandım.

Eskiden kullanılan akçeden küçük metal para ? Bu kare bulmaca da ne zormuş. Keşke çengel bulmaca çözseydim. Aaaa burçlar var burada, önce seninkini okuyalım bakalım. Tatile gidecekmişsin. Bu da yalan, sen yaz tatili sevmezsin.

Gizli numaradan seni aradım, önceden kapalıydı şimdi açmışsın. Ararım belki diye düşündün kesin.Tam seni aradığımda korna çaldı . Duydun mu acaba ? özellikle dinlettiğimi sanmışsındır. Bilirsin korna seslerinden nefret ettiğimi. Hele kamyon kornası.

Kırmızı kamyonu hatırlıyor musun? Taşınırken öyle bir kamyon gelmişti. Kamyon mu deniyordu o araçlara ? Kamyonet mi yoksa ? Vazo kırılmıştı. Adamlara kızmıştım ben de “Boşver şimdi uzatma,” demiştin. Yeter ki kalpler kırılmasın. Şimdi çok gülüyorum bu söylediğine.

Bugün tam altı ay oldu, senden haber alamayışım. Bu ne çirkin bir taze fasulye, pişmedi gitti. Kılçıklarıyla bir saat uğraştım , şimdi de pişmiyor. Doğalgaz fiyatlarından haberi var mı bu fasulyeyi bana satan manavın?

Birinci kattaki kadın apartmanın önündeki küçük bahçeye birşeyler ekiyor ve satıyor. Maydanoz, nane, roka. Ben hiç sevmem yeşillik. Arada alıyorum. Bundan sana ne ki şimdi. Sen çok severdin.

Kargo geldi bugün sabahın köründe. Zaten zor uyumuştum, başka zaman tüm gün pencerede beklerim gelmez bugün erkenden gelesi tuttu. Mendebur sana da öyle benziyor ki.

Bana ilk yazdığın zamanlardaki haline. Beni eskiden hatırlıyor olman ben de ne derin duygular yaratmıştı. Genç kızlığımın tanığıydın sen. Anıları anlattıkça hepsini hatırlamayı çok istemiştim ama olmamıştı. Sinemaya gittiğimiz gün ne giydiğimi bile biliyordun. Çok yakışıklı, bakışı güzel, güzel gülen, akıllı bir adam.

Kargocu da senin gibi yalancı kesin. Parmağındaki alyansı kesin arada çıkarıyordur. Paketi bıraktı aşağı indi. Pencereden seyrediyorum arabasına binmesini. Korna mı çaldı o ?

Sana bir gün sormuştum, akşam ne yemek yedin diye, hünkar beğendi yemişsin. Bekar adam bunu yapmaya üşenmez mi diye düşünmüştüm. Ben bile üşenirim. Sormaya korktuğum sorunun ilk aklıma gelişiydi o gün.

Razıydım ama duyacaklarıma, yeter ki sen arada bir hep böyle gelmeye devam et, giderken kornaya bas hep. Korna mı dedim ben?

Son gelişinde bana herşeyi anlattın. O an deli düşünceler birbiri ardına gitti geldi. Tamam ayrılık kötü, asla ayrılmanı istemem, çocuk  var. Birbirimize herhangi bir söz vermezsek canımız da yanmaz. Ayda bir buluşsak olmaz mıydı? Ne yani şimdi aramızdaki bu güzellik çöp olup gidecek mi? Ayda bir sevişsek sadece. Belki benim de hayatıma başkaları  girer. Yine de sürsün istiyorum.

Beni nasıl ele geçirdiysen ilkelerim de yok oldu. Bu ben değilim ki, nasıl çirkin düşünceler bunlar böyle. Namuzsuz mu oldum? Hep bu korna sesi yüzünden..

 

 

Yıldız Açıl

15.07.2022


27 Temmuz 2022 Çarşamba

MİKAİL’İN KALBİ DURDU

 



Bu çocukların dişleri ne olacak böyle ? Geçen hafta Mikail’den onları doktora götürmek için para istedim. Öyle azarladı ki beni. Yok işte para, canımı mı alacaksın ? diye bağırdı. Oysa canı gibi sever çocuklarını.

Tamam çok paramız olmadı hiç bir zaman ama olan paramızın da ben  nereye gittiğini biliyorum . Koskaca züccaciye dükkanı gitti, tencere, tava, tabak, çanak, çaydanlık hepsi gitti. Üç beş mutfak eşyası kaldı. Şimdi eski Anadol arabası ile sokak sokak onları satmaya çalışıyor.

Son zamanlarda o kadar kötü görünüyor ki, çok zayıfladı, çok sinirli, eve her geldiğinde ki bu çok sık olmuyor, hem çocukları hem beni olmadık şeyler için azarlıyor. Sağlığı da her geçen gün kötüye gidiyor, zor nefes alıyor, elleri titriyor, gözlerinin içi bulanık. Her baktığımda içim yanıyor.  O kadın hem onun hem bizim hayatımızı mahvetti.

Mahallemize geldi geleli ne benim evimin ne de mahallenin huzuru kaldı. Pencerede tüneyip çekirdek çitleyen onun bunun arkasından doğru yanlış konuşan başta Aliye Abla olmak üzere tüm mahalle kadınları aynı benim Mikal’im gibi kendi kocalarını da o kadına kaptırırız korkusunu yaşıyorlar ama tabii bunu asla dillendirmiyor sadece bizim dedikodumuzu yapıyorlar. Sokağa çıktığım zaman yüzüme bir bakışları var ki yer yarılsa yerin dibine girsem diyorum. Sanki ben suçluymuşum gibi. Belki de ne kadar acınası olduğumu düşünüyorlar. O bakış bu demektir. Kadınlığıma dair tutunacak bir dal bulmaya çalışırken bile içten içe kendini suçluyorum, özgüvenim hiç yok, eksik hissediyorum ve günden güne eksiliyorum. İşte böyle anlarda kocamdan nefret ediyorum. Ama yine de o olmasa ne yaparız düşüncesi beni ele geçiriyor ve dizlerimin bağı çözülüyor.

Geceleri hiç uyuyamıyorum, evet açım ama sebep bu değil. Gerçek sebep adı batasıca o kadın, zaten gerçek adı da değilmiş. Her şeyi sahte, yalancı kadın. Süslenip püslenip o çirkin yüzünü ve ruhunu saklamaya çalışan kötü kadın.

Geçen gece Mikail eve geldi, hırsla arabanın anahtarlarını yere fırlatıp diğer odaya girdi. Yanına gitme cesaretim yok elbette. Zaten varlığımı çoktan unuttu. Kapının dışından sessizce dinledim, hıçkıra hıçkıra ağlıyor ve seni öldüreceğim diye bağırıyordu. Komşu kadınlardan o kadının artık başka bir çocukla birlikte olduğunu duydum. Çocuk dediler evet, çok genç olsa gerek. Öldürecem dediği o çocuk mu acaba ?

Ertesi gün arabayı kapı önünde çalıştırmaya uğraşırken ondan hiç duymadığım küfürleri duydum. Sanki eski Anadol ona hayatının en büyük ihanetini yapmış gibi. Önceden aynı beni sevdiği gibi arabasını da severdi. Acaba arabasına küfretmesinin sebebi de o kadın mı ? Eğer öyle ise hiç şaşırmam.  

Arabasını tamir ettirdi sanırım, şimdi kontağı çevirince çalışıyor. Garip sesler çıkarıyor ama çalışıyor. Ama asıl garip olan Mikail’in saçını boyaması. Bunca yıldır onun hiç böyle şeyler yaptığını görmedim. Yapmayı bırakın lafını geçirdiğini bile duymadım. Hep o kötü kadının yüzünden. Kendini ona mı beğendirmeye çalışıyor yoksa başka bir planı var ve bu o planın parçası mı ?

Geçen akşam yan komşunun verdiği ve Mikail’e biraz kısa gelen  pantoloununu yıkamak için almıştım  cebinden bir bıçak düştü, bir sustalı. Biliyorum çünkü rahmetli babamın da vardı ve onun hapislerde çürümesine neden oldu. Kanım çekildi sanki, neden almış bunu ? Hep o kötü kadının yüzünden.

Bu gürültü ne böyle ? çöp kovasına biri çarptı herhalde, nasıl da gürültü çıkarıyor yuvarlanırken. Çocuklar deli gibi kaçışıyor, çok korktular yazık. Kadınlar da orada toplanmış ama sanki birine bağırıp çağırıp küfrediyorlar. Ne tuhaf insanlar var, dikkatsiz, umursamaz, akılları kim bilir nerede ? Belki de  o kötü kadın yüzünden bir kaza oldu.

Mikail artık her gece içiyor, bazen birileri onu süklüm püklüm sokaklardan toplamış halde eve getiriyorlar. Her gece müzikhol müdür nedir oraya gidiyormuş. Neyin peşinde bilmiyorum, o kötü kadın onu istemiyor ki artık.

Eski Anadol da yok ortalıkta, sordum ona nerede olduğunu , sattım dedi sadece. Parasını ne yaptığını sorsam mı ?  Cevap alamayacağımı biliyorum o yüzden sustum.

Yaz bitiyor artık, havalar iyice serinledi, bu kış nasıl geçecek bilmiyorum, ev zaten rutubet ve küf  içinde. Isınması çok zor, çocuklar perişan olacak. Allah beterinden saklasın diyorum ama daha beteri var mı ki ?

Güzel bir gelişme oldu, Mikail birkaç bardak almış, pazarda onları satmaya başladı, belki artık düzeliyordur diye umutlandım. Müzikhole gitmekten de vazgeçti sanırım.

Ben böyle umutlanırken bir gece ağlamaktan yüzü gözü şişmiş halde eve geldi. Odamıza gitti ve yattı. Ben de ilerleyen saatlerde onun yanına gidip uzandım. Her ne olursa olsun yanında yatmaktan asla vazgeçmedim. Hıçkıra hıçkıra ağlayarak sızdı. İlerleyen saatlerde hırıltılı  sesler çıkarmaya başladı, elini göğsüne götürdü bir şeyler mırıldandı anlayamadım. Ter içinde. Nefes alamıyor sanki. Sırtı bana dönüktü çok uzun sürmedi kıvranması sonra sessizce bıraktı kendini.

Mikail’in kalbi durdu.

Yıldız Açıl

06.06.2022


BU CEZAYI HAKETTİM

 


BU CEZAYI HAK ETTİM

Adım Mahmut. İnci  verdi bana bu ismi, çok sevmiyorum  ama yapacak bir şey yok. Onunla aynı odada kalıyoruz. Zaman zaman varlığımı unuttuğunu düşünüyorum ancak evde temizlik olduğu günlerde hem annesine hem de temizlik yapan kadına asla odasına girilmemesi konusunda binbir tembihler ediyor, hatta eğer dışarı çıkması gerekirse kapıyı kilitleyip gidiyor. Öyle zamanlarda çok mutlu oluyorum, beni temizlikçi kadının o korkunç fırçasından korumak için böyle davrandığını  biliyorum.

Evim, kalın kadife perdelerin üst köşesinde. Perdeler hiç çekilmediği için sorun yok. Ağlarımın bir kısmı kornişe tutunuyor. Evimi aynı zamanda avlanmak için bir tuzak olarak da kullanıyorum. Buraya karlı soğuk bir günde taşındım. Niyetim çok uzun kalmak değildi .Çünkü şöyle bir dolaştım , salonu ve diğer odaları gördüm. Eşyalar pırıl pırıl, evde dolanan insan sayısı çok. Cam sütunların üzerinde antika olduğu belli olan vazolar ve onların sürekli tozunu alan birileri var. Bu demektir ki bu evde benim ömrüm çok kısa olur.

Sonra bu odaya girdim, İnci beni gördü,

“Hoş geldin hadi kendine bir yer seç, istediğin yere yerleşebilirsin” dedi.

“ Tamam, ben o zaman şöyle tavana doğru ilerliyorum yavaş yavaş, benden korkmuyor olmana sevindim. Senin gibi genç kızlar genelde çığlık atarak tüm aile eşrafını başımıza topluyor. Birçok kuzenimi  böyle kaybettim”

“ Yok, ben seni sevdim. Hatta şimdi senin  sayende odamdaki küçük haşeratların bana bir şey yapamayacağını biliyorum”

“ Bundan sonra senin adın Mahmut, ben de İnci” 

Tanışmamız böyle oldu, onun bana güvendiğini , eğer ben olmazsam hayatının zor olacağını anladığım için gitmekten vazgeçtim ve iyice yerleştim. Hatta o bana beni sevdiğini söyledi.

İlk günler sürekli sohbet ederdik. Okulda yaşadıklarını anlatırdı bana. Bazı günler ise sessizce içeri girer öylece boşluğa bakardı. Başlarda hiç selam vermemesine bozulurdum  ama artık kabullendim. İnci, biraz garip davranan bir kız.  Çoğunlukla kendi kendine konuşur. Annesi ya da babası odasına girneye kalktığında izin vermez, kıyametleri koparır. Beni korumak için ailesini karşısına aldı o. Ben bir selamın lafını mı edeceğim.

Son günlerde beni yalnız bırakmamak için okula bile gitmiyor. Tüm gününü benimle geçiriyor. Hiç konuşmasak da yanımda olduğunu bilmek , bu benim için yeterli.

Aile dostları olan bir doktor arada eve uğruyor. İnci her seferinde olmasa bile arada onunla sohbet ediyor. Ve ona alması için bıraktığı küçük renkli hapları itiraz etmeden içiyor. Onu da beni sevdiği gibi seviyor olabilir. Bu biraz canım sıkıyor.  

Geçen gün ailesine bu doktor, hapların artık yeterli olmadığını onun hastaneye yatması gerektiğini söyledi. İşte bu onun kötü bir adam olduğunun göstergesi, bizi ayırmaya çalışıyor.

Bugün, beyaz önlüklü birileri geldi eve, önce İnci’yi kendileri ile birlikte gitmesi için ikna etmeye çalıştılar. Sonra  o hırçınlaşınca ona iğne vurdular ve hep birlikte gittiler. Onu koruyamadım, haykırdım, çığlıklar attım, üzerlerine doğru gittim. Başaramadım.

Şimdi odada yalnızım, İnci gideli bir hafta oldu. Artık bir amacım kalmadı bu yüzden de  avlanmıyorum. Ama açlık işe yaramadı, bunu kendi kendime başaramayacağımı anladım.  

İşte istediğim oldu, temizlikçi kadınlar uzun sopaları ile içeri daldılar. Çok mutluyum.

Birazdan bu dünyadaki varlığım son bulacak. Çünkü ben bunu hak ettim.

 

 

Yıldız Açıl

14.05.2022

İstanbul